Hikâyeler gece anlatılır, çünkü kutsallık geceleyin yaşar ve hikâye anlatmayı bilenler, ismin yalnızca ismin isimlendirdiği şey olduğunu bilerek anlatırlar hikâyelerini.
"...Ama kuşku altında kalan insanlara istediğin her şeyi yaptırabiliyorsun. Hem de en manyak şeyleri. Çünkü durmadan şeylerini... ne denir ona... sadakatlerini ispatlamak zorunda hissederler."
Sustunuz... Uzunca bir süre sustunuz. Niye böylesiniz? Böylesiniz işte. Sevdiğini hiç bağıra çağıra söyleyememişler gibisiniz. Haksızlık görünce dili tutulmuşlar gibi... Suskun. Bedeni huzurda namaza durmuş, kafası başka yerde münafıklar gibisiniz. Verdiğiniz sözleri yutmuş, ettiğiniz yeminleri bozmuşsunuz. Duyulmasından korkmuşsunuz. Olduğunuzdan cesur davranıp zayıflığınızı saklamışsınız. Sesinizin çok çıktığı anlarda boyun eğmişsiniz sanki... Âciz. Keşke söylemeyi değil duymayı öğrenseydiniz. Kelimeyi değil harfi bilseydiniz.
Her şey rağmen biz insancıkların oldukça kötü yapıldığımıza, ama henüz tamamlanmadığımıza inanmakta inat ettim, hâlâ da bu inadımı sürdürmeye çalışıyorum.
Herhangi bir selvanın herhangi bir yerinde herhangi birisi şöyle dedi: Şu uygar insanlar ne tuhaf! Hepsinin kollarında saatleri var, ama hiçbirinin zamanı yok.
2004 yılının Ağustos ayında Paraguay'ın Asımción şehrindeki bir alışveriş merkezi yandı.
Üç yüz doksan altı kişi öldü.
Kimse aldıklarının parasını ödemeden kaçmasın diye kapılar kapatılmıştı.