Kendi çağdaşlarından ve kendisinden sonraki birçok ismi etkilemiş olan Alman Romantizmi'nin büyük isimlerinden olan Novalis, dilinin yalınlığı, imgelerinin ve anlatımının içine-ardına yaptığı işlemeciliğiyle, kısa ömründe yaptığı çalışmalarıyla zamansız bir yazar/filozoftur.
Erkenden ölümle tanışan, insanın tabiatı ve doğayla ilişkisi noktasında kafa yoran Novalis, bu kitabında-şiirinde hayatını kaybeden nişanlısına aslında bir mektup yazıyor. Bu mektup, veda mektubu özelliği taşıyan bir şiirdir. Baskıda hem şiir biçiminde hem de düzyazı biçiminde de konulmuştur. Şiir, kişisel acının ifade edilmesinin en çarpıcı örneklerindendir. Ancak sadece kişisel acının ifade edilmesini görmüyoruz şiirde. Yoğun biçimde, bazısı bu acının ardına gizlenmiş bazısı apaçık şekilde, yaşam-ölüm, gündüz-gece kavramlarının üzerine düşüncelerini de okuyor, görüyoruz. En nihayetinde yaşadığı bu deneyimin ardında kendisine dönük çıkarımlarına tanık oluyoruz. Ve bu tanıklık bizi, Novalis tarafından gösterilen bir yola götürüyor; gecenin izleğine. Sükunetin içerisinde bir dehlize bırakıveriyor.
Ahmet Cemal'in yazmış olduğu önsöze mutlaka bakılmalıdır. Ayrıca buna istinaden, Novalis'in Mahrem Günce ve Fragmanlar kitaplarına da bakılarak daha iyi sağlamasını yapmak daha iyi olacaktır.
Okuyun, okutun.