Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.8
Kürşat Uruş
Kürşat Uruş
@KURUS
Öğretmen
Lisans
547 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Çok okunan kitaplardan birini daha sonlandırmış bulunmaktayım.
Kitapsever insan, define arar gibi kitaba giriş yapar ve o etkileyici hazineyi bulmaya çalışır. Bu kitapta o hazine var mı okuyup görün bence?
Stabil giden bir akışta kalp ritminin yükseldiği olaylar yok değil. Bu anlar çok güzel tabii ki. Siyah-beyaz ayrılıkçılığının da işlendiği kitapta sakin bir kasaba yaşantısının içine girebiliyorsunuz.
Kitabın can alıcı noktası, beni de etkileyen ve çok anlamlar içeren sözüyle bitireyim: “Bülbüller sadece bizi keyiflendirmek için öterler. İnsanların bahçelerini didiklemez, mısır ambarlarına yuva yapmazlar. Kalplerini bize açıp şarkı söylemekten başka bir şey yapmazlar. İşte, bu yüzden bir bülbülü öldürmek günahtır.”
İyi okumalar dilerim.
Nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Ne okudum, nasıl okudum. Yüzyıllık yalnızlık hayal kırıklığım oldu.
Bir aile hikayesi. Aşiret gibi düşünebilirsiniz. Ailede isimler hep aynı. İsimlerin başına başka bir ad takıp kullanmış yazar. Kahramanların kim olduğunu takip etmek zor olduğundan kitabın başında aile soyağacı konulmuş. Tabii ki ikide bir dönüp kitabın başına bakamıyorsunuz. Bu konuda çok zorlandım. Aile yaşantısına uygun olmayan örnekler ve çok eşlilik kitapta yer alıyor.
En azından kitap hakkında bilgi sahibi olduğuma seviniyorum. Yoksa zaman kaybı diyecektim.
Geçen yıldan beklettiğim bir kitaptı. Uzun ve ağır diye tahmin ettiğimden 2024’e ertelemiştim. Sonunda okuyabildim. The End.
Şu an piyasada pahalı sayılabilecek bir yayınevinin kitabını okudum. Zaten başka basım yayınevine de rastlamadım. Basım kalitesi çok iyi. Fakat yazım ve imla kurallarının gözardı edildiği yerler mevcut. Mesela “birçok, birkaç” kelimelerinin ayrı yazıldığını ben bu basımda gördüm. Verdiğin paranın karşılığını almak ister insan. Daha önce ucuz kitaplarda pek çok basım hatasını kitabın ucuz olduğuna bağladığımdan söz konusu etmemiştim.
Kitabın konusu güzel başlıyor. İlgi çekici buluyorsun. Olaylar daldan dala ilerledikçe “Bu romanın sonu nereye varacak” (syf 467) diyorsun. Hem uçağın pilotluğunu yapıp hem de yerden uçağı seyrettiği bölümü okuduktan sonra “Yazdıklarımı okudum: aptalca sözler etmişim” (syf 598) cümlesiyle konunun şizofren bir hal aldığını görüyorsun. Bu arada bitirebilmek için çelik gibi sinirlere sahip olman gerektiğinin farkına varıyorsun. Bu özelliğini sayfa 460’tan sayfa 537’ye kadar nokta virgül kullanılmadan yazıldığını gördüğünde kullanıyorsun.
Çokça lafı edilen bir kitabı okuyup fikir sahibi olmak isteyenler okuyabilir.
Okur Takip Önerileri
Yılı, ilgi çekici olarak gördüğüm Madam Bovary’i ile bitiriyorum.
Kitabın neden beş yılda bittiğini okuduğunda anlıyorsun. Bu kadar güzel betimlemeler kolay yazılmaz, zaman alır.
Bakış açısına ve yaşantıya göre farklı algılara sebep olacak bir kitap. Emma aşkı mı arıyor, şehvet düşkünü mü yoksa lüks bir hayat mı arzuluyor? Kitap ilerledikçe hepsinin cevabını buluyorsun. Charles’ın yaşadıkları üzüyor insanı.
Madam Bovary için son söyleyeceğim, hit parçadan alıntı yaparak: “evlerden ırak.”
İyi okumalar.
Kitap Dostoyevski’nin hayatından bir kesit sunuyor. Aslında toplumsal bir durumun da tespiti.
Kumarbazın gözü yalnızca kumarı görür, aklı kumardadır. Varını yoğunu ortaya koyar. Sonuçta sıfırı tüketir, yersiz yurtsuz kalır. Az zaman kazandıklarını da kısa sürede kaybeder. Dostoyevski kumarbazın yaşadıklarını kaleme almıştır. Güzel kurgulanmış hikayeye aşk da katılmış. Aşkı için tüm kazandığı parayı gözden çıkaran kumarbazı olaylar önüne alıp sürükler.
Sonunda kumarbaz “yarın, yarın her şey sona erecek!” diyerek yeni bir başlangıcı işaret eder. Okunası kitaplardan birisi daha. İyi okumalar.
Dostoyevski denince hemen okumak gelir içinden. Evet “içinden gelerek” okumak. Ayrı tadı vardır.
Markar ve Varvara’nın birbirlerine yazdıkları mektupları okudum. Yazarken yaşadıkları duygular ne güzel anlatılmış. Fakirlikleri ve bu sebeple çektikleri sıkıntılar ne güzel aktarılmış. Her zamanki gibi yokluk baş
rol oyuncusu. İki aşık birbirine ancak böyle mektuplar yazar demeden edemiyor insan. Fakat aradaki sıcaklığı, iyi niyeti anlamak için düşünmek gerekiyor.
Güzel duygular yüklenebilirsiniz ve Dostoyevski yine üzebilir.
Tür olarak felsefe/düşünce kategorisinde yer alan kitap, kişisel gelişim kitabı olarak da fayda sağlar.
Dilini ağır bulduğum ve cümlelerin anlamını iyi kavrayabilmek için hafızamı zorladığım bir kitap oldu. İrade Terbiyesi kişinin “kendi efendisi” nasıl olunuru anlatıyor. Bunu da anlamak için pür dikkat okumanız gerekiyor.
Merak edip okumak isteyenlere tavsiye olunur.
Kaliteli insan olmak hep zordur. Sokrates de bu zorluğu yaşıyor. İftiralara maruz kalıyor ve yargılanıyor.
Dünya tarihinde bilim insanları çoğu zaman cezalandırılmış, öldürülmüştür. Medeniyet belki de bu insanların bedel ödemesiyle gelişmiştir.
Sokrates yargıçlar karşısında diz çökmemiş ve af dilememiştir. Yüzyıllar sonra bu doğru duruşu halâ yazılıp anlatılıyorsa demek ki bu büyük insanmış.
Bilim hep rehberiniz olsun.
Farklı bir kitap. Hep kapağı dikkatimi çekerdi ( bu okuduğum kapak değil).
Farklı dedim çünkü konular ordan burdan, bağlantısız fakat son safhada ilişki kuruluyor. Kitaba başlarda soğuk kaldım. Sonra farketmeden kitapla uyum içinde devam ettik.
Yaşamı sorgulayan, mutsuz bir insan, ölümü beklerken bile en sonda mutlu olduğunu hissedebiliyor.
Yaşamın kuralları, değerleri her insan için farklı anlamlar içerebiliyor. Farklı bir kahramana sahip “Yabancı” değerli, okunacak kitaplar arasında hep yer alıyor.
Kısa iki güzel hikayeden oluşan bir eser. Kısa sürede okunup biter.
Yaşama dair anlamlı iki hikaye güzel mesajlar veriyor. Olaylar dini inançla bağlantı kurularak anlatılırken Tolstoy’da varoluşun izlerini görüyorsunuz: “hayattaki varlığımın sebebi ne?”
İnsan sevgiyle yaşar ve doyumsuzluk insanın doğasında var. İki güzel mesaj not edildi.
Dikkat: Ağlayabilirsiniz!
Ödüllü bir hikaye. Çin’de zamanında yasaklanmış bir kitap.
Duygusallığın zirve yaptığı anlar oluyor. O zaman ya kitabı bırakıp nefesleneceksiniz ya da duygu yoğunluğunun sizi içine almasına izin vereceksiniz.
Fugui’nin cezası mıydı yaşadıkları yoksa kader mi? Ya da Fugui bunları haketti mi yoksa zavallı, yazık değil mi bu insana dediğiniz anlar ve sorular akıla gelmiyor değil? Ben kendimce işin açığı Fugui hakkında çok da insancıl düşünemedim.
Hayatımızda inişler ve çıkışlar olabilir. Zor günlerinde yanında olacak birinin varlığı seni hayata karşı güçlü kılar. Belki de Fugui’nin en büyük şansı buydu.
Okunası kitaplardan birisi daha, tavsiye olunur.
Bir Dostoyevski şaheseri daha… Hikaye nasıl başladı, nasıl devam etti, bitişinde yolların kesişmesi ne kadar şaşırtıcı… Dikkatini dağıtmadan okuyorsun.
Hep şu sözü kullanırım: “ hayaller Tolstoy, yaşantımız Dostoyevski.” Hep kendinden bir şeyler buluyorsun Dostoyevski’de.
Ecinniler uzun bir hikaye fakat severek okudum. Kitabın başındaki iki kahramanı (Stepan Trofimoviç, Varvara Petrovna) okuduğunuzda tamam diyorsunuz bu bir aşk hikayesi olur ve bu iki kahramanla devam eder. Yalnız usta, kalemiyle seni ters köşe yapıverir. Olaylar, olaylar… Bitmek bilmez.
Sonuçta yine hüznü, yine ayrılığı yaşatır sana. Okunası kitaplardan Ecinniler sabırlı insanlara tavsiye edilir.
Şermin Yaşar’ı daha önce okumamış ve hatta okumayı düşünmeyen (yazarla ilgili bir ön yargı söz konusu değildir) birisiydim. Evde kitabı görünce okuma azmim ve hevesim sayesinde okuduğum bir yazar oldu.
Kitap çeşitli hikayelerden oluşuyor. Hikayelerin çoğu eğlenceli, güldürüyor. Kitap okurken gülebilirsiniz -şimdilerde en çok ihtiyacımız olan.- Hüzünlü hikayeler de var tabii ki. Olaylar sanki mahallenizde oluyor, kahramanlarla yolda karşılaşmışsınız gibi kitap sizi sarıyor.
İyi ki okumuşum. Okunası kitaplar içinde yerini aldı.
Yüreği İrevan’da (Erivan) kalan Seriye’yle beraber çok insanın hikayesi.
Çoğunluğunu o zaman Türkler’in oluşturduğu şimdiki Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan, Ermeniler tarafından katliamdan kaçıp kurtulan Türkler, İran’a ve Türkiye’ye sığınmışlardır.
Duygusal bir kitap. Aynı zamanda tarihe de ışık tutuyor.
Ruslar tarafından silahları toplanıp silahsız, savunmasız kalan Türkler, evini yurdunu bırakıp kaçmak zorunda kalmışlar ve bu süreçte çok sıkıntı yaşamışlardır. Sınırı geçerken Aras Nehri’nde boğulanlar, sınırda Ermeniler tarafından işkence edilerek öldürülenler, sakat kalanlar, türlü türlü eziyetlerle baş başa kalmışlardır.
Sınırı geçtikten sonra da bu zorluklar devam etmiştir. Ama açlık, susuzluk bir yerde çekilmiş de hasret kalmak, özlem duymak kişiye zor gelmiştir. Anne, baba, kardeş, akraba olmadan tek başlarına göçtükleri yerlerde, gurbette kalakalmışlardır. Babaannem de tüm akrabalarını geride bırakıp Türkiye’ye gelen ve ölünceye kadar İrevan’dan bir haber gelmesini bekleyenlerdendi.
Ermeniler, Türkler’in hep düşmanı olmuştur. Ellerine fırsat geçse Taşnak Ermeniler tekrar aynı soykırımı Türkler’e yapacaktır. Çünkü Ermeni Diasporası’nın hedefi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde hak talep ederek Büyük Ermenistan’ı kurmaktır.
Yazar Serdar Ünsal hocama böyle bir eser ortaya koyduğu için teşekkür ediyorum. Okumanızı tavsiye ediyorum.
Bir yandan “aşk hikayesi” öteki taraftan baktığında “tarih kitabı.” Her ikisini birlikte okuyucu yaşayabilir.
Sırp zulmünü unutturmayan -unutulmaması gerekiyor- duygu yüklü bir kitap. Yazarın Meyra’sında da bu zulmü yaşamıştım.
Kadınların maruz kaldığı tecavüzleri Sırplar sistematik şekilde yıllarca Boşnak kadınlarına uyguladılar. Kadınlar kendilerini kirlenmiş gördüler. Psikolojileri bozuldu, pek çoğu hayatına son verdi. Bu kirlenmişliği Suada, “benim bedenime, ruhuma bulaşmış bu kirlenmişliği sana bulaştırmak istemiyorum” dese de Tarık ile Tarık’ın aşkı ile aşarak normal hayatına devam edebiliyor. Sevgi her durumda ve şartta desteği gerektirir.
Sırp zulmünü hatırlamamız adına güzel bir eser.
Tarihi asla unutma sevgili dostum.( Bu da benim özel notum.)
