Yüksel kazan

Yüksel kazan tekrar paylaştı.
''Bizim dededen kalma bir evimiz var Arnavutköy'de. Sahilden biraz yukarıda. Ahşap, iki katlı, bahçeli bir ev. Şerefsiz evladıyım yalan söylüyorsam, bir sürü müteahhit çaldı kapımı. Ver buraya bir apartman dikelim, üç dairesi de senin olur diye. Hepsini kovdum. Bahçede iki tane kayısı ağacı var. Ellerimle diktim. Nasıl izin vereyim kesilmesine! Onlar da canlı be. İki torunum var, ellerinden öper. Benim bahçe olmasa çimeni, ağacı, serçeyi tanımayacak çocuklar... Ağaç olmazsa nereye gelir serçeler? Böyle bir şehir olur mu? Yok beyefendiciğim, vermem. Gece yarılarına kadar direksiyon sallar, ama babamın vasiyetini çiğnemem. Ha, ben öldükten sonra çocuklar ne yapar bilemem.'' Sevgiyle baktım bu eski İstanbulluya. ''Canınızı sıkmayın,'' dedim teselli etmek için. ''Çocuklarınız da vermez.'' Dikiz aynasındaki gözleri kederle ağırlaştı. ''Yok beyefendiciğim, yok.'' Sağ elini kalem tutar gibi arabanın göğsüne uzattı. ''İşte şuraya yazıyorum,beni mezara koyduktan üç gün sonra satılığa çıkarırlar evi. Tereddüt bile etmezler. Sanki çocuklarımı bilmiyor muyum? Bir hafta bile beklemezler. Ellerinden gelse şimdiden satarlar ya. Ama dış geçiremiyorlar ihtiyar babalarına...'' ''Abartıyorsunuz,'' dedim umutsuzluğunu kırmak için. ''Çocuklarınız o kadar kötü değildir.'' Derinden bir iç geçirdi, kamburlaşmış sırtı hafifçe titredi. ''Yaparlar beyefendi, yaparlar. İnsanlık bitti, her şey bitti bu şehirde...'' Haklıydı.
Reklam
Yüksel kazan

Yüksel kazan

, 1000Kitap'a katıldı.
Geri122
335 öğeden 331 ile 335 arasındakiler gösteriliyor.