Tanrı, hiç bir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir!..Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir, zavallı yavruları da çekip yutar. - Victor Hugo
Bu kitabı herkesin okuması lazım. Siyasi olarak değil memleket sevgisi ile yazılmış bir kitap.................................................................
Siz her zaman Osmanlı'nın devamı olduğunuza vurgu yapıyorsunuz. Aynı zamanda bir Atatürkçü olduğunuzu söylüyorsunuz. İkisi çelişmiyor mu?
O.S: Kesinlikle çelişmez. Bir kısmı Atatürk'e, bir kısmı Osmanlı'ya düşman edilmiştir. Biz hem Osmanlı'nın devamıyız, hem Cumhuriyetiz. Bu ayrımı yapmak Türkiye'ye en büyük kötülüktür. Onun için köksüz, ne olduğunu bilmeyen, kendi atasına küfreden hale getirilmişizdir. Bugün büyük dedesi Osmanlı paşası olan
ama bunu söylemeye utanan insanlar vardır. Hem Atatürk de, Osmanlı eğitiminin, sisteminin, Osmanlı devlet
anlayışının yetiştirdiği son adamdır ve devamıdır.
Atatürk'ten sonra nasıl bir süreç yaşandı da bu
noktaya geldik?
O.S: İnönü zamanında Müslümanlık neredeyse yasaktı.
Türk lâfı da yasaktı. Rusya kızarmış sonra. Atatürk yerine
İnönü heykelleri dikilmeye başlandı, bir. Paraların
üstünden Atatürk resmi kaldırıldı İnönü resmi basıldı, iki.
Dün gibi gözümün önünde. Ciddi din baskısı vardı
insanların üstünde. Bunlar da bana göre bir yerlerden
ayarlıydı. O baskıdan bunalan halk DP'yi başa getirdi. DP
her yere cami dikmeye başladı. Menderes İslam'ın
kurtarıcısı ilan edildi âdeta. Sokaklardaki çeşmeler
kapatıldı, tüm tramvay rayları söküldü. Yabancı dille
eğitim başladı. İngiltere ve Amerika parmağıyla...
İstanbul'un en tarihi yerlerinden otoyollar geçirildi.
Amerika'nın petrol siyasetine hazırlandı ülke. Bunlar hepkasıtlı yapıldı. İstanbul'u Bizanslaştırma işlemi o zaman başlatıldı.
Laiklikten kopup şeriat yoluna girileceğinden endi
şelenen muhalif bir kesim var. Siz işlerin o noktaya
gidebileceğini öngörüyor musunuz?
O.S: Bugün olanları kimse yok laiklik elden gidiyor,
din devleti kurulacak, şeriat gelecek diye yorumlamasın.
Böyle bir şey kesinlikle olmaz. Çünkü bu işleri ayarla
yanlar İslâmi şeriat devletinin kurulmasına asla izin
vermez. Bu lâfları kullanırlar istediklerini yaptırmak için,
topraklarını, limanlarını ellerinden almak, toplumu bölmek
için... Türkiye'de misyonerlere para yardımı yapan, ev
kiliselerine izin veren önce Refah, sonra AKP'dir.
Buna karşın Atatürkçü geçinen kesim şartlandırılmış
saplantılarla hareket etmektedir. Atatürkçülük eşittir
laiklik eşittir müslüman düşmanlığı formülüne dönüştür
müşlerdir işi. Zamanında da sahte sağ, sahte sol
yaratılmıştı. Oysa hepsi Atatürk'ün söylediği şeylerin tam
tersini yapmışlardır. En başta yabancı dilde eğitim...
Türkiye'nin bugünki siyasi durumunu nasıl değer
lendiriyorsunuz?
O.S: Laik ve aydın geçinen takım (içlerinde vardır belki
sahicileri ama çoğu sahtedir) başörtüsü diye yaygara
yapadursunlar; memleketin toprakları verilmiş, tapuları
satılmıştır. Bunu başlatan AKP'den önceki üçlü koalisyon
hükümetidir. AKP de onların başladığını devam ettir
mektedir. Ben millet bu yağmaya tepki gösterecek diye
düşünüyordum. Ama olmadı. Toplumun her iki kesimi de
ayrı ayrı uyutulmuş çünkü. Şimdi de "Al başörtünü, ver
vatanını" siyaseti yapılıyor. AB için de böyle söylenmişti.
AB'ye girersek başörtümüzü rahat rahat takarız,
deniyordu. Olur mu başörtüsünü Müslümanlara ilk
yasaklayan ülke Fransa'dır. Avrupa'da müthiş ırkçılık ve
yabancı düşmanlığı, İslamiyete karşıtlığı hızla
Tırmandırılmaktadır.
Sinanoğlu'nun yabancı dille eğitim veren okullardan
daha fazla hoşlanmadığı bir şey varsa o da Robert Koleji
gibi, kendi tabiriyle "misyoner okulları"... "İş, Robert
Koleji ile sınırlı kalmadı. Zamanın askeri hükümetine
Boğaziçi Üniversitesi'ni kurdurdular. Robert Kolejini
büyütmüş oldular. Ben artık Robert Koleji'ne kızmıyorum.
Çünkü onu kimin kurduğu, ne olduğu belli. Boğaziçi çok
daha tehlikeli. Amerikalı'dan çok Amerikancı yetiştiriyor.
ODTÜ'nün de dilinin hemen Türkçeye çevrilmesi lâzım."
- Yerel tohumları korumak neden bu kadar önemli?
O.S.: Tohum işi dünyada tekel altında. Bizim Orta
Asya'dan dahî getirdiğimiz çok çeşitli yerli tohumlarımız
var. Örneğin 70 çeşit buğday tohumu gibi. Bu büyük bir
çeşitlilik ve zenginliktir. İnsanlığın ortak hazinesi hepsi.
Ama dünyayı yönetmek isteyenler gıdayı silah olarak
kullanıyorlar. Sadece tohumculukta 6 tekelden söz
ediliyor. 1997 yılında ilk domates tohumunun genleri
değiştirildiğinde başımıza gelecekleri yazmış uyarmıştım.
1 kilo domates tohumu alabilmek için kamyonlar dolusu
mal satmak zorunda kalıyoruz. İthal tohumlar çok pahalı.
Çok uluslu şirketlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya
başlaması her şeyi kâr amaçlı hale getirmesi insanlığın
geleceğini tehlikelere sürüklüyor. Bir de söylenmeyen gizli
tutulan dünya hakimiyeti ve nüfus azaltma projeleri var.
Gen bilimiyle bu kötülükleri yapmak çok kolay.
- Yakın gelecekte sizce kıtlık yaşanma ihtimali var mı
ülkemizde?
O.S.: Türkiye için sanki zorunlu bir kıtlık yaratma
senaryosu yaşatılıyor. Dünyada en tehlikeli zamanların
savaşların, katliamların yaşandığı bir dönemdeyiz. Bu
Za
kendi ekmeğimize, hayvancılığımıza, toprakla
rımıza, suyumuza, fabrikalarımıza, tohumlarımıza sahip
olma zamanıdır.
Kendi çiftçimizi desteklemek yerine tarım
ve
hayvancılık alanında yapılan ithalat ile başka ülkelerin
üreticileri desteklenmiş oluyor. Oysa, ithalata harcananlar
çiftçilerimizin maliyetlerini düşürmek için kullanılmalı.
Devletin görevi halkını, çiftçisini gelecek tehlikelere karşı
korumaktır. Hayatını topraktan kazanan insanlarımızın
köylerine olan bağlılıklarını devam ettirebilmelerine
yardımcı olunması gerekir. Madende çalışmak zorunda
bırakılan işçiler hep tarımda işsiz kalmış işçiler.
Küreselciler tarafından toprak zenginliklerimiz sömürü
lürken insanlarımız da köle ediliyor.
Cargill firmasının Türkiye'de fabrika açması için
Bush'un ricası
üzerine
kanuni engeller kaldırıldı.
Daruştay'ın arazi kullanım kararı hiçe sayılarak Bursa'ya
fabrika açıldı. Cargill sağlığa en zararlı GDO'lu mısır
şurubunu üretiyor. Amerikan halkının çoğunun aşırı
şişman ve sağlıksız olmasının sebebi her türlü yiyeceğe bu
mısır şurubunun katılmasındandır. Şimdi, Türkiye'nin de
başına bela edildi. Mısır şurubunun katıldığı her yiyecek
GDO'lu oluyor.