Hayatım yanlış yola sapmıştı, insanlarla olan ilişkilerimi iç konuşma haline sokmuştum. O kadar düşmüştüm ki, bir kadına âşık olma ile kitap okuma arasında seçim yapmam gerekse, kitabı seçerdim.
Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avare et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!
Kitap okumak ve kahve yapmak birçok yönden benziyordu; herkes kolayca başlayabilir, üzerine yoğunlaştıkça kapılıp gidebilir, bir kez kapılınca kolay kolay uzaklaşamaz ve gittikçe daha fazla incelik göstermek gerekirdi. Yani okumanın ve kahvenin kalitesini belirleyen şey, ince nüansları anlamaktan geçiyordu. Özünde okuyucular ve baristalar, kitap okuma ve kahve hazırlamanın kendi halinden keyif alıyordu.
Kitap okumanın dünyaya bakışımızı genişlettiği söylenir ki bu da dünyayı daha iyi anlayabilmemizi sağlar, anlayışa sahip oldukça da güçleniriz. Güçlendiğimiz yönünü başarıyla bağdaştıran insanlar olsa da durum yalnızca güçlenmekle sınırlı değil; anlayış beraberinde acıyı da getirir. Kitaplar, kısıtlı deneyimlerimizle hiç görmediğimiz bir dünyanın barındırdığı acılarla çevrelenmiştir. Bir başka deyişle, eskiden farkında olmadığımız ıstıraplarla karşı karşıya kalırız. Bir başkasının kederini derinden hissederken sadece kendi başarımız ve mutluluğumuzun peşinden koşmak zorlaşır. Bu yüzden kitap okumanın, aksine bizleri bahsedilen o başarıdan uzaklaştırdığı kanaatindeyim. Kitaplar bizi başkalarının önüne ya da üstüne koymaz; başkalarının yanında durmamızda yardımcı olur. Bu sebeple bizler bir başka açıdan başarıya ulaşıyoruz aslında.
Merhaba Sevgili Okurlar,
İftiraya uğrayan denizci Edmond Dantès, nişanlısı Mercedes’i, babasını ve özgürlüğünü bir anda kaybeder. Acı ve korkunç deneyimlerle dolu bu süreçten kaderin cilvesi ve azimle çıkmayı başarır. Artık intikam zamanıdır. Gizemli bir kont olarak Paris sosyetesinin arasında dolaşır ve intikamını alır. Bu intikam, hem düşmanlarının hem de bazı masumların hayatını değiştirecektir.
Okuduğunuz bütün klasikleri bir kenara bırakın, diyebilirim Monte Cristo Kontu için. Gereksiz betimlemelerde boğulmayacağınızın ve devamında ne olacak merakıyla kitabı elinizden bırakmayacağınızın garantisini verebilirim.
Şunu belirtmek isterim; favori karakterim Abbe Faria oldu. Romanda karşımıza çıkan bu karakter, gerçekte de psikoloji bilimine katkıda bulunmuş bir kişiliktir. 18. yüzyılda yaşamış Portekizli rahip ve bilim adamı Faria, hipnozun modern anlamda ilk öncülerindendir. Eserde Abbe Faria, Edmond Dantès’in hücre arkadaşı olarak karşımıza çıkar. Romanın bu karakteri, hem bilgeliği hem de Dantès’in intikam planını şekillendiren bilgileri ile ön plana çıkar. Faria’nın bu karakteri, Dumas’ın hayal gücüyle birleşerek, tarihi ve kurgusal dünyalar arasında köprü kurar. Abbe Faria’nın gerçekteki bilimsel katkıları ile kurgusal dünyadaki yerinin birleşimi, onu eşsiz kılar.
Hem bilim dünyasında hem de edebiyatta iz bırakmış bu özgün kişilik, hipnozun evriminde ve Dumas’ın efsanevi hikayesinde kilit bir role sahiptir.
Keyifle okunsun.
Ahlaki yaraların gizlenseler de asla kapanmamak gibi bir özellikleri vardır; dokunulduklarında ağrımaya, kanamaya hazırdırlar; yürekte canlı ve açık beklerler.