Tuncer TAMTÜRK

Tuncer TAMTÜRK
@Ketum
Yunus'un eğri odunu.
Sıkılıyorum Kemal
Sıkılıyorum Kemal... İnsana dair tadlar kalmadı damağımızda. Süt bozuldu, kan bozuldu, düzen bozuldu. Tamire yanaşmıyor kimse, herkes yeniye takıldı. Para Allahımız olmuş, peygamberimiz, dinimiz ... Hani lan Ateisttik biz. Aşıklar noldu Kemal, nafaka bağlar oldu eski yaralar. Yarım yövmiyeden Aşk yapıyor adamlar, biz bilmemişiz yapılan birşeymiş demekki. Ondan bizimkiler sonu mutlu bitmedi. Sıkılıyorum Kemal... Eski hatıraların can evine bir kurşun gibi, Rahmetliden kalma kazağın merdaneye takılıp sünmesi gibi... Mazotumuz mu erken bitti, yol mu uzun geldi, şoförde mi bi ibnelik var. Bilemiyorum Kemal. Elimi uzatıyorum camdan dışarı rüzgarda bayrak gibi, Aniden bir kurye sıyırıp geçiyor, Sövüp geçiyorum, Sevip geçiyorum, Şöyle göz ucuyla şerefsiz çekirgeyi, Tedirgin ettikçe gülüyor gibi. Sıyırıyorum Kemal, En sevdiğim tavada yumurtayı, Ekmeğe vuruyorum; Üzülme ama! bu aralar kepek takılıyorum.
Reklam
Cennetlik olun diye göstermiyorum yüzümü, Hissedin acımı, tartın öfkemi Kemiğimi parçalarken bıçak Çıtmayan çıtınıza da, Sapındaki elinizi de, Bin selam olsun. Bin selam olsun,
Günah Postu
Gölge etmem başka ihsan isteme, Aldım üstüme, Keçinin günah postunu, Kenarında koştuğum Yalınayak İşte o eski uçurum Durum yen içinde kırık kol, Avucunda sımsıkı Açlığa uyanan kılıç. Al işte kan ter için emek, Doya doya iç Canına yandığımın memleket sevdası Gayri ümitlerim piç. Gözüm budakta, İndiğim ata bindim, Gitme vaktidir, Kelle koltuk makamında, Sür ey yorgun, Yollar yıllara dönüşecek, Ardında uzadıkça gölge, Goncasında isyanla Kıpkırmızı bir gül yetişecek... -ketum

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tevazu, özgüven düşüklüğü değildir, takva cesaretsizlik değildir, dünyaya tamah etmemek eziklik değildir, alttan almak zayıflık değildir, kötü olanın çarkına çomak sokmak bozgunculuk değildir, herkesle arası iyi olmak meziyet değildir, mahzunluk depresyon değildir. Makarna yemek değildir, mecburiyetir. Menemen menemendir, melemen değildir. -daniska
Spartaküs'ün Rüyası "Aristo'nun Sürgünü"
Kendine sürgün edildiysen, ilk dersin kendini tartmadığın teraziye başkasını koyma. İşle özünü. Olurki sobada kömür, vitrinde elmas olursun. Zengine eğlence, fakire dua. Kıymet nerdedir? Teslim olacağın iradeye, sahip olmayı öğrendiğinde. Yolun sonu, başıyla birleşecek lakin başındaki ile sonundaki bir midir? Verecek cevabın varsa, soracak sorun var demek. Korkmayan özgür ölür. Kendini keşfin, ölümle bitsede, Keşif sürer, toprak olan kendin. Kork İradene bağladığın prangadan. En çokta senden vazgeç, en kolayı da o olsun. Ki ispata gerek kalmasın sobada yanan elmasa, vitrinde satılan kömüre.
Reklam
AŞK hakedenlerin hayali olurken, Haketmeyenlerin oyuncağı oldu!... (...?) 06.01.2013 Anladım ki iki şey için zamanın yoksa büyümüşsün, biri oyuncaklar diğeri aşk. 06.01.2021
Dünyayı anlara, saniyelere, dakikalara, saatlere, aylara, yıllara böldük. İnsanlara böldük. İyiler ve kötülere böldük. Sonrada böldüğümüz hiç bir kavrama sığamadık. Mizacı noksan, doymaz insan. Yıllar mutlu, yıllar iyi... Sen nasılsın gözüm, sıhhatte midir yıpranan özün?
Güzel Ölüm
Rüzgardır eser, Kana susamış bir akbaba gibi Çatıdır; Başımıza geçer. Yağmur rahmetiyle, Öyle doyurur ki bizi Sel olur, akarız İhmal nehirlerinde.
I Am
Varım – ama neyim, kimse bilmez, ne de ipinde. Kayıp bir anı gibi unutmuş dostlar beni; Tüketirim kendimi kendi dertlerimde, Kabarır, havalanırlar yokluk içinde, Coşkun ve ezik, âşık gölgeler gibi; Oysa varım ve yaşarım, savrulmuş hallaç bulutları gibi, Ezilmişliğin, gürültünün boşluğu içinde, Uyanık düşlerin diri denizi içinde, Ne yaşamın, ne mutluluğun kavram olduğu Hayat gemimin muazzam kazası içinde; Ve en canlarım bile – yani en yakınlarım – bir garip, Hatta diğerlerinden bile daha acayip. Bir manzara düşlerim, adam ayağı başmamış, Kadın yüzü gülmemiş, ağlamamış. Yaşayayım orada Yaradanımla, Tanrımla Ve uyuyayım çocukluğumun tatlı uykusuyla, Rahatsız etmeden, edilmeden uzandığım yerde, Altımda yeşil çimen – üzerimde gök kubbe. John Clare (1793 – 1864) Çeviri: Sinan Fişek
Sonra benim annem, Öğrendimki gömleğiyle ölmüş Orhan veli O gün bugün yağmurlara asılan her ceket Garibanlığın bayrağı, Ve kahra doymuyor memleket, Şiir gibi yaşayanlar, Gitti gideli.
Reklam
sitem
Faydası anca kendine, Memleketi düzmekten düzeltmeye vakit bulamamış, Posterine bakınca vaybe diyen, Gençliğe hitabeyi zoraki duvarlarda görmüş, Nutuk' u okumamış adını bilse kafi, Namussuzlar kadar cesur olamamış ülkesinde, Korkudan bir evladına Mustafa Kemal adını verememiş, İçtiği rakıdan, sevdiği kadından magazin devşiren, Fikrini, azmini,
Sel
İçimde bir sevgi mezarlığı, ellerim semaya, dilim amin'e durmuş. Göz ucuyla topraktan yeşeren fidana bakıyorum. böyle cılız, körpe. Ama bir kelebek dolanıyor etrafında konsa, sanırsın kıyamet kopacak. İhtimalini düşünüyorum, gönlüm yangın yeri, gönlüm çağlayan bir sel. Dahada karıyorum kendimi, karmakarışık bırakıyorum öyle. nasip diyor nasibin sahibi, kader diyorum susuyorum. -2013 ün 2 eylülü. (Eylül benim kıyıya vurduğum mevsimdir.)
Aşk yalımında bir an.
Gönül ikramındayız kardeşim, oruçsan ilişme bize. Muhabbetimizden tatmadan, acı eyleme bizi. / yokluktayım keke, varlık sahasında yok oluyorum.... aşkı kaldıramıyorum, baş kaldıramıyorum, meşke düştüm şarhoşum, ayılamıyorum... Aşk'a düşmedim aşktan düştüm, cisman-i aşktan değil derd-i aşktan yaralıyım... -ketum (ümit ormanımıza, kibrit çakılan zamanlar. Ah gençlik)
İçi boş anmalardır bundan sonra. Biraz pişmanlık kırıntısı, dilimlenmiş bir ümit, ekşimiş yarım bardak teselli. Yüreğinin açlığını bastırmaya çalışırsın. Ne gam iftara daha çok vardır. Ve soluduğun gurur doyurmaz adamı. Bundan sonra içi boşanma lardır, dışı kimi ilgilendirir. /ketum - 13092011
“Aymışam yarı gece, Seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası.  Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?” -A. Arif/suskun
Resim