Kezban Karataş

Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakı­lacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur.
Reklam
"bilmezdim şarkıların bu kadar güzel kelimelerinse kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce..."
Ben bu eve gelin geldiğimde bu tahtalar kapkaraydı. Onları ağartıncaya kadar ellerime kan oturdu. Şu duvarlara bak kendi ellerimle badanaladım hepsini. Tam biraz rahat edeceğim bir günde beni alıp götürmeye kalkıyorsunuz.Niye çalıştım bu kadar ben? Ölürsem bile sizin aranızda rahat öleyim diye didinip durdum hep. Neden anlamak istemiyorsunuz beni. Evi korumak benim görevim.Evi olmayan bir kadın ölmüş demektir. Bu evin her taşını her tuğlasini savunacağım. Bu duvarların kirlenmesine,bu tahtaların yeniden kirlenmesine göz yumamam. Ölsem de yumamam.Burası evim benim, evim. Sizi doğurduğum ev, büyüttüğüm ev.
Nemesis Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sezar'ı Brütüs 'ün hançerlediğini unutma. Tarih söylediğin kadar yararsız birşey değil.Tarih insanoğlunun ne rezil ve ne ikiyüzlü olduğunu ortaya koyan kesin bir belgedir. Ben doktorum,insanların daha çok iç organlarıyla ugrasirim. Bunlardan biri hastalandı mı,onu tedavi etmek benim görevimdir. Örneğin bir kalbin içini en küçük ayrıntısına kadar bilirim. Ama orada gizlenmiş bulunan kötülük virüslerini ne güçlü bir mikroskopla da baksam göremem. Bu daha çok ruhbilimcilerin,senin gibi hukuk okumuşların görevidir.Biz doktorlar insanı et kemik olarak tanırız,ama gerçek insan bu değildir. O ne bağırsak,ne kol,ne de bacaktir. Çok tehlikeli bir yaratık oluşu bu yüzdendir.
Sayfa 152 - Nemesis Yayınları
İstemem,halkın sevgisine hiçbir zaman güven olmaz. Bugün ayağını öper, yarın da aynı ayağına ip bağlayıp seni ağaca asar.Eğer öyle olmasaydı politikacılara dünyada iş kalmazdı.
Sayfa 77 - Nemesis Yayınları
Reklam
Çünkü en sevmediği şeylerden birisi de, bir insanın korkması değil korktuğunu belli etmesiydi. Cesur insan korkmayan değil korktuğunu açığa vurmayan insandı.Doğru yada yanlış,Azamoviç bunun böyle olduğuna inanmıştı,en büyük kahramanların da en büyük korkakların arasından çıktığı yolundaki kanısını hiçbir zaman değiştirmemişti.
Sayfa 63 - Nemesis Yayınları
Zaman ilerledikçe, sözde "laik"diktatörlükler dinci fanatizmin fidanlığı gibi görünmeye başladılar. Demokrasinin olmadığı bir laiklik, hem demokrasi hem de laiklik için bir felakettir.
bizler aynen pandaların ya da gergedanların soyunun tükenmesini önleme konusunda gösterdiğimiz inançla, kaybolma tehdidi altındaki bir dil için entelektüel açıdan, duygusal açıdan ve maddi açıdan seferber olmaya hazır olduğumuzda, kültürel çeşitlilik savaşı kazanılacaktır.
eğer "ötekilerin" kendi budunları, dinleri ya da ulusları için bir tehdit oluşturdukları duygusuna kapılmışlarsa, bu tehdidi savuşturmak için yapabilecekleri her şey onlara son derece meşru görünecektir: katliamlara girişme noktasına geldiklerinde dahi, orada söz konusu olanın kendi halklarının yaşamını kurtarmak için zorunlu bir önlem olduğuna inanacaklardır. Etraflarında toplanan herkes de bu duyguyu paylaştığından, çoğu zaman katliamcıların vicdanı rahattır ve kendilerine cani denildiğini işittiklerinde şaşırırlar. Cani olamayacaklarına yemin ederler, çünkü onlar sadece yaşlı analarını, kız ve erkek kardeşlerini ve çocuklarını korumaya çalışmışlardır.
Sayfa 20
Kimliğim beni başka hiç kimseye benzemez yapan şeydir.
Sayfa 10
Reklam
Lütfen cesareti olmayan insana aşık olmayın,çünkü onlar kalmayı ve sevmeyi değil kaçmayı bilirler.
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun? Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun. Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa; Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa; Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar, Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar; Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir; Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir; Değil mi sînede birdir vuran yürek... Yılmaz!
Sayfa 237
Duygusuz olmak kadar dünyâda lâkin derd yok; Öyle salgınmış ki mel´un: Kurtulan bir ferd yok! Kendi sağlam... Hissi ölmüş, rûhu ölmüş milletin! İşte en korkuncu hüsrânın, helâkin, haybetin!
Bir kızarmaz çehre bulmuşsun ya, ey cânî, bürün: Hem bütün dünyâyı ifsâd eyle, hem muslih görün!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmıyacaktır. Feryâdı bırak kendine gel, çünkü zaman dar... Uğraş ki: Telâfi edecek bunca zarar var. Feryâd ile kurtulması me´mûl ise haykır! Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
Reklam
His yok hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin. Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki, süreksiz? Kendin mi senin, yoksa, ümîdin mi yüreksiz?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan! Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde; Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!
Ya şu üç parçalı bayrak dikilirken tepene, Niye indirmedi, kim çıktı bu halkın önüne?
Basacak mıydı, fakat, göğsüne Sırb´ın çarığı? Serilip yerlere binlerce şehîdin sarığı,
Reklam
Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk, Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!
Sayfa 204
Hakkın Sesleri-M.Akif Ersoy
Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan? Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu, Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu! Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin... Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin! Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş, paralanmış
Sayfa 202
Hakkın Sesleri-M.Akif Ersoy
İlahi, altı yüz bin Müslüman birden boğazlandı… Yanan can, yırtılan ismet, akan seller bütün kandı! Ne masum ihtiyarlar süngüler altında kıvrandı! Ne bikes hanümanlar işte, yangın verdiler, yandı! Şu küllenmiş yığınlar hep birer insan, birer candı!
Sayfa 198
Mehmet Akif ERSOY-Safahat
Görmekteyiz ey Emir-i adil, - İnkarı bunun değil ya kaabil - Yok sendeki ihtişama payan; Bizlerse alay alay sefilan! Bir yanda demek ki fazla var çok; Hayfa ki öbür tarafta hiç yok. Öyleyse biraz tevazün ister. Evvel beni dinle, sonra hak ver: Nerden buldun bu ihtişamı? Halkın mı, senin mi, Halik'ın mı? Allah'ın ise eğer bu servet, Bizler de onun kuluyken, elbet Bir pay talebinde hakkımız var İnsaf olamaz bu hakkı inkar. Halkınsa şu bi-nihayet emval; Ver, etme hukük-i gayrı pamal. Yok; böyle de olmayıp da kendi Malın ise - çünkü fazla - şimdi, Bi-vayelere tasadduk eyle Dördüncüsü varsa haydi söyle! Mebhut ederek bu söz Hişam'ı, Huzzara demiş: Görün kelamı! Yok bende cevab-ı redde kudret.. Hayret, bu civan-dehaya hayret! İcab ediyor ki şimdi insaf : Mes’ulü hemen olunsun is'af.
Sayfa 155 - BSR Yayın grubu
Resim