“Doğduğu günden beri hayatın, kader denilen örgüsü içinde ona reverans yapma biçimi o kadar acı olmuştu ki... Sevdiği insana şimdi yaptığı bu kurlar ona yaptığı reveransın en mükemmel haliydi.”
“Kişi kendinden başkasına, başka bir bedene, başka bir ruha ne kadar dürüst olabilir ki? Yaşadığı duygu durumunu, hissettiği içselliği ne kadar aktarabilir ya da yalın bir dille nasıl ifade edebilir?”
“İnsan acılarına isim koyabilir miydi? Hangi acının nasıl bir tanımı olabilirdi ki? Acıyı dile getirmek adına kurulan benzetmelerin hangi biri o yangını anlatabilirdi?