Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kitapzede

Bir anıyı bir şehre bağlayan Hat üzerinde Kendine kıvrılmış, kendine kurumuş Yapraklar iyileşmez. Ömür boş yere çıkılan bir yolculuğu anlatır Yanlış bir yere uğramaktır sonbahar Hışırdayan rüzgârdır Yaprak hışırdamaz Uzun bir yol gibidir gözleri insanın Gelip geçen bir şey iyileşmez Bu gece bu hat üzerinde İyileşen zamandır, İnsan iyileşmez. Hadi ömrüm, geriye doğru tara kendini İlerde bir şey yok, gördün Yüzünü rüzgâra dön yeniden İyileşen sen değilsin, zaman. Zayıf belleğim, sakar algılarla Bir ömrü hatırlamak zordur kuşkusuz Ömrüm, hey ömrüm Seni hatırlamak için yolumu uzattım Daha fazla zaman verdim kendime Bu gece, bu orta yaş ovasında Bu hat üzerinde Bana bir tek söz söyle. Birhan Keskin “Kim Bağışlayacak Beni / Ölgün Doğa”
Reklam
Ne Çok Sevmek... Ne çok sevmek istiyor insan birini denizi geçerken mavi, birini yaz gibi düşlerken kuytu ikindiyi uzatan o aşktan gövdeyi, birini kopkoyu bir şiire batmışken ve birini sanki onu sevmek için dünyaya gelmiş gibi yalnızca hem de çok ve kendinden de çok ona inanır gibi sevmek ve şöyle demek: Aşk kendine de inandırırmış
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu                                           ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Sayfa 933Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sebebin Yardan aşağı yürüdükçe kazandığın cisim ağdığın dünya! var olmanın günahlarıyla vardığın reddi bedenin ruhu çürütmek için bedenlendiğin ceza tenine iliklenmiş gömleğin çözülen her düğmesinde sebebin, ilmin taşıdığı boşluğa bakan gözleri düğmelerin Murathan Mungan “Dağ”
Sevmek, yaşamın bizi sürüklediği uçurumun kıyısında tutunduğumuz o incecik gelincik sapı ölümle dirim arasındaki başdönmesidir. Üstümüze yürüyen duyarsızlığın o siyah ordusuna karşı, yürek çarpıntılarından oluşturduğumuz ışıklı bir korunaktır. Sevmek, bizi onaran, acısından bile haz aldığımız belki de tek incinme, bütün hüznü, iyimserliği ve ikircimine karşı sesimizin en duru aktığı yataktır. ... Kalabalığa karşı bireyin özgeliği, kalabalığa kişilik veren biricik olanaktır. Bütün dillerin ortak şarkısı, bütün şarkıların sustuğu yerdir. Taşa ses veren duygusu insanın; en kolay bağışlanacak kusuru; ölümün eşiğinde bile dilinde çırpınan Islığıdır. Dört mevsimin biricik paydasıdır sevmek yazı, ayazı aynı içtenlikle güzelleştirir. ... Yine de insanın kendini en büyük ihanetidir sevmek. Sığlığını kolaylığından derinliğin baş dönmesine geçmek bir zorlu yürek türküsüdür, İçindeki binlerce gözü susturmayı gerektiren. İstemekle yapmak arasında ki o ince çizgi binlerce yılın günah burgaçlarıyla bir uçuruma dönüşür. Dünya karşı tarafta, biz bu tarafta kalmışızdır. Bir iki cılız sesten başka ses yoktur sesimizi karşılayan. Giderek bencilliğimizden söz etmeye, sevgimizden utanmaya kendimizi aşağılamaya başlarız. Bu uçuruma verebileceğimiz kurban, içimizde yeni kekelemeye başlayan sevincimizdir. Rüzgâr usul usul kesilir. Gündüzler yatışmıştır. Gece o eski gecedir artık. .... “Sevmek, insanın en büyük acısıdır.” Şükrü Erbaş “İnsanın Acısını İnsan Alır”
Reklam
Ben bir çınarın her yaprağından defalarca düştüm. Annem sustu. Gözbebekleri büyüdü, büyüdü; kirpiklerinden taştı. Konya ovasında ancak öyledir keder, güneş battığı saatlerde. Birdenbire yalnızdık. Babamın uzun boyları başka kapılarda kırılıyordu. Gözlerinin değdiği her yerimiz üşüyordu. Annem, babamın yerine de sevdi beni. Hohlayıp hohlayıp sildi acımı. Ben gittim bir başka erkeğe inandım. Korkuyla zedeledi beni. Babamın bıraktığı yıkıma şiddet ekledi. Annemi anladım. Kendisini sevmeyenin acısı da olmazdı öfkesi de.. İnsanın bir ömrü, gökkuşağının yedi rengi vardı ve dünyadan başka dünya yoktu. Annemi bir daha sevdim. Ey acıdan damıtılmış yaşama sevinci, sen ne güzel, sen ne büyük, ne değerlisin.. Şükrü Erbaş “Bir gün ölümden önce”
içimden şu zalim şüpheyi kaldır Ya sen gel ya beni oraya aldır Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak onların yardımıyla dünyamıza acıdım. Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran. Herkes alışkın dölyatağı
Geri153
803 öğeden 796 ile 803 arasındakiler gösteriliyor.