Çünkü ben suskunluğun baskısından, yalnızlığımın azabından kurtulma ihtiyacının sabırsızlığıyla, nefes nefese bir atlıkarıncanın direğinin dibine sinmiştim ve yine de kıpırdamaktan, seslenmekten, bir söz söylemekten acizdim.
Öyle hissediyorum ki, bende onlara korkunç yabancı gelen bir şeyler vardı, bu yüzden hiçbir şekilde aralarına karışamıyor, beni saran bu yoğun kitleden kopuk bir şekilde suyun üzerindeki bir yağ damlası gibi tek başıma yüzüyordum.