…yine eleştirinin silahlarını ele almamız gerek: Olanakları kurguyla yeterince sağlama bağlanamayan tanrı, özgürlük ve ölümsüzlük kavramlarını usun ahlakça kullanımda arayalım ve onları usun bu kullanımı üzerinde temellendirelim.
Özgürlük kuramsal usun bütün ideleri arasında, kavramasak bile, önsel olarak bildiğimiz biricik idedir; çünkü özgürlük bildiğimiz ahlak yasasının koşuludur. Tanrı ve ölümsüzlük ideleri ise ahlak yasasının koşulları değil, yalnız bu yasayla belirlenmiş bir istencin zorunlu nesnesinin, daha açığı salt usumuzun pratik kullanımının koşullarıdır.
Özgürlük kavramı; gerçekliği pratik usun zorunlu bir yasasıyla kanıtlandığı oranda salttır, dahası kuramsal usun dizgesindeki bütün yapının kilit taşını oluşturur. Kuramsal us’ta, yalın ideler olarak, dayanaksız kalan bütün öteki kavramlar (tanrı ölümsüzlük kavramları) şimdi özgürlük kavramına bağlanır, onunla birlikte ve onun aracılığıyla dayanak bulur, nesnel gerçeklik kazanır; bunların olanağı özgürlüğün gerçek olmasıyla kanıtlanır. Çünkü bu ide ahlak yasası dolayısıyla aydınlığa çıkar.
Bizim burada üzerinde duruduğumuz istençtir ve usu nesnelerle ilişkisi içinde değil istenç ve istencin nedenselliğiyle bağlantısı bakımından ele alıyoruz. İşte, burada, deneysel olarak koşullanmamış nedensellik ilkelerinden işe başlama gereği vardır. Ancak bundan sonra kavramlarımızın böyle bir istencin belirleme nedenlerine, sonunda da özneye, öznenin duyusallığına uygulama denemesi yapılabilir. Özgürlükten doğan nedensellik yasası, açıkcası herhangi bir salt pratik ilke kaçınılmazcasına bir başlangıç oluşturuyor, yalnız kendisiyle ilişkili nesneleri belirliyor.