psinoza

*Güzelliğe lanet olsun, dedim, çünkü güzellik kalpsizdir ve insanın acısıyla ilgilenmez.
Reklam
psinoza
Bir kitabı okumaya başladı
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis
7.9/10 · 15,9bin okunma
232 syf.
10/10 puan verdi
·
43 günde okudu
Haydari Kampı
Haydari KampıThemos Kornaros
8.3/10 · 50 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küçük ya da büyük insan topluluğunu yönetebilmen için insanı kendin kadar iyi tanıman, kendin kadar en azından sevmen gerek; şart bu. Başka türlü inandıramazsın kendine, kimseden anlayış göremezsin. Bu işe kendini vermen gerek. Bana öyle geliyor ki, hayatımızda yaptığımız en ciddi iş, beslediğimiz en büyük istek, başkalarını sevebilmek, kendimizi sevdirebilmektir. Ama sevilebilmek, sevgiyi kazanabilmek için, bütün yaşantıların, bütün amaçların bakımından doğruyu söylemen gerekir.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Oysa <<iyi nedir?>>sorusunu bir kenara iten ve 'iyi'den 'değerli olma'yı anlıyan Kant, kişiye kendi eylemlerini değerlendirmesinde bugüne dek aşılmamış bir ölçü verir. İnsan olmanın değerini korumayı isteme: olsa olsa buna iyi denebilir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Hartmann bununla ilgili şöyle bir örnek verir: <<mutluluğun>> en üstün iyi olmadığını kabul etsek bile, yine de birinin mutluluğunu yıkmak kötüdür; birinin mutlu olmasını sağ­lamak veya birinin mutluluğunu kurmaksa moral bakımdan iyidir. <<İyi>> olan, başkasının mutluluğu değildir; ancak onu kurma ama­cının değeri <<iyi>>dir. *
Sayfa 122Kitabı okudu
Bıçak Eli bıçaklı hergelenin bir bıçak oluyor kendisi ; yontuyor ayı ay bitinciye kadar, yontuyor gölgeyi gölge bitinciye kadar, yontuyor türküyü türkü bitinceye kadar sonra da soyuyor dilim dilim sevdiğinin karanlık gövdesini. N. Guillen, çev. Ü. Tamer.
Sayfa 100Kitabı okudu
Şunu unutmamak gerekir ki, hayatta ço­ğu zaman bir durumun, bir olayın, bir hareketin karşısında değil, bir insanın kar­şısında bulunuruz.*
Şu var ki, bir insanın kendi gözlerini eğitmesi sıfıra yakın olabilir; yani kafasın­daki insan örneği ona kabul ettirilmiş olabi­lir. Böyle bir insan, son derece <<iyi niyetli>> bir insan olsa bile, kendi çapını aşan insanla­rı anlıyamıyacağı, onları doğru değerlendire­miyeceği apaçıktır. O istese de istemese de, ona kabul ettirilmiş olan insan örneğine göre defter biçecektir başkasına. Ve böyle bir in­san hoşgörüsü olan bir insansa, ya da ona kabul ettirilen insan imajı böyle bir şeyi bekliyorsa, bir mesele çıkmıyabilir. Ama öyle durumlar olur ki, insanlara bu örneğe göre değer biçmenin sonucu, bu örneğe uymıyanla­ra her çeşidiyle saldırganlık şeklini alır. Varlık temeli olmıyan herhangi bir düşünceye* saplanmak, böyle düşünmiyenlere de saldır­mak: işte yobazlık budur.
Reklam
Nesnelerin emek ürünü olması bile onla­rı değerli yapmaz. Emeğin <<değeri>>inden söz edilmesi ve emeğin değiş-tokuşu yapılma­sı, ona fiat biçilmesi emeği kendi başına de­ğerli yapmaz. Bu emeğin dolaylı olarak, in­san ve kişi değerlerinin gerçekleşmesine ara­cılık etmesi bakımından, insan emeği ol­duğundan önemi vardır. Hayvanların bol bol kullanılan <<emeğinin>> değerinden söz edilme­mesi neyi gösterir acaba?
Jim, insan şiddetle ancak şiddet yaratır." "Ben buna inanmam işte," dedi Jim. "Bütün büyük şehirlerin şiddetle dolu başlangıçları vardır." "Başlangıç diye bir şey yoktur," dedi Burton. "Son da. Bence insan, hatırlayamadığı bir geçmişten, göremediği ve anlayamadığı bir geleceğe doğru körü körüne ve korkulu bir çatışma içinde. Ve insan, biri dışında bütün düşmanları engelleriyle karşılayıp bunları alt etmiştir. Ama kendisini yenemedi. İnsanlık kendisinden nasıl da nefret ediyor."
Sayfa 176Kitabı okudu
Burton içini çekti: "Gördün mü? Yine o kayaya çarptık işte. Bu yüzden çok konuşmayı sevmem. Dinle beni Mac. Benim duygularım kınanamaz demek istemiyorum, ama onlar da benim sahip olduğum şeyler. Ben o tabloyu mümkün olduğu kadar tam olarak görmek isterim. 'İyi' ya da 'kötü' gözlüğü takıp görüş alanımı sınırlamak istemem. Bir şeyi 'iyi' olarak nitelesem, onu inceleme hakkını kaybederim, çünkü kötü bir yanı da olabilir. Anlamıyor musun? Ben bir şeyin tümünü görebilmek isterim."
Halk sınıfından kadınlar, bugün pek çok Avrupa ülkesindeki gele­neksel ulusal kıyafetlerde de görülebilecek olan, ön tarafta bağlanan sıkı korsajlar giyiyordu. Ancak üst sınıf ailelerde, korseyi dik tutan balina ke­miği ve tahta ya da madeni balenlerle takviye edilmiş çok daha gerçek “body”ler zorunlu kılınmıştı; hatta iki buçuk, üç yaşındaki kız çocuklar için bile. Bu giysiler öylesine sıkı ve sertti ki, sadece kadınların göğüs­lerini tahta gibi dümdüz yapmakla kalmıyor, bazen de meme uçlarının içeri kaçmasına, kaburga kırıklarına/çatlaklarına ve hatta ölümlere yol açıyordu.
961 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.