Bu oyunun yazıldığı dönemlerde, başta Paris olmak üzere, kof ve züppe asil sınıfının oluşturduğu Avrupa’da Türkler modaydı ve Osmanlı ilgi çekmekteydi.
İşte tam da bu dönemde Paris’e gelen Türk elçisi muhteşem törenlerle karşılanmıştı.Ancak elçi beklenen ilgiyi göstermeyerek dudak bükmüş, hatta Fransa kralına sultanının sarayı bu saraydan kat kat güzel olduğunu söyleyerek Fransızlar arasında utanç yaratmış gündeme bomba gibi düşmüştü.
Bunun üzerine Fransa kralı bizzat Moliere’yi çağırıp intikam almak için gülünç bir Türk oyunu yazmasını istemiş. Bu oyun da tek hedefi soyluların statüsüne geçebilmek olan ve bu yolda gülünç yollara başvuran budala bir burjuvayı konu alır. Türklerle ilgili olan kısım ise 4.perdeden itibaren oyuna yansır.
İlk kralın huzurunda oynanmış ve çok takdir görmüş bu komedi oyunu, dönemin mizah anlayışına sebep, ya da çevirinin yeteri kadar etki yaratamadığından, ya da mimiklerden mahrum kaldığımız için kitabın tiyatro oyunu kadar etkili olamadığından olsa gerek kahkahalara boğulduğumu söyleyemem ama yine de tiyatro ya da klasik kitaplara ilgi duyan herkesin okuması gerektiği türden.