Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Leylm

336 syf.
·
Puan vermedi
"İnsan bir uçurumdur. İnsan bir uçurumdur. İnsan bir uçurumdur. Bir uçurumdur. Uçurumdur. Uçurum..." Bu cümle böyle uzayıp gidiyor aslında. Her çarpıtığımız yerde daha da şiddetlenip kulağımızı sağır eden bir gürültüye dönüşüyor. Ta ki kendi uçurumumuzun dibini görene kadar... Küçükken kurduğumuz hayaller geliyor aklımıza. Ne tarafa
Dünya Ağrısı
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20213,992 okunma
Reklam
96 syf.
·
Puan vermedi
Ferday-ı Garam dan sonra okuduğum ikinci Mehmet Rauf kitabı Kan Damlası. Dönemin ilk polisiye eser örneklerinden olması nedeniyle Türk Edebiyatında yeri vardır. Dil gayet sade, kitap oldukça akıcı... Zaten "Ne okusam" diye düşünürken, kendimi Kan Damlası 'nda sürükleniyor bulmamın nedeni de bu... Aynı biçimde işlenmiş cinayetler,
Kan Damlası
Kan DamlasıMehmet Rauf · Antik Kitap · 20111,053 okunma
424 syf.
10/10 puan verdi
Serkan Karaismailoğlu' nun Kadın Beyni Erkek Beyni, Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum dan sonraki üçüncü kitabı Pia Mater . İlk iki kitabını da büyük bir keyifle okuduktan sonra hayal kırıklığına uğramayacağım hususunda emindim. Bir farkla... Bu defa romandı okuyacağım. Nöro Roman... Temmuzun ilk günlerinin ultra aktif geçmesi biraz canımı sıksa
Pia Mater
Pia MaterSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 201914,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
127 syf.
·
Puan vermedi
En çok sözcükler ağırlığıyla yüreğini ezmeye başladığında, konuşamadığında, anlatamadığında, anlaşılacağını düşünmediğinde , ama bir nefes ya, vermezsem ölürüm sandığında yazmak istersin. Adı paylaşmak olsun, bir kalemle bir kağıt da olsa hafifletmeye yeter o ağırlığı... Suzan defterde iki ayrı kişinin günlüğünden iki ayrı hayatı, hayatındakileri, düşüncelerini okuyoruz. Günlüklerden biri annesi ve babası arasındaki rekabet ortamında büyümüş, başarısız bir evlilik yapmış, bıkkın, yalnız bir avukatın (Ekmel Bey), diğeri annesini küçük yaşta kaybetmiş, aileden oldukça kopuk bir babaya sahip, hayatının en önemli yerine abisini koymuş Deryaya ait. Bir şekilde yolları kesiştiğinde kendini Ekmel Bey e Suzan diye tanıtır Derya. Suzan...Abisinin sevdiği, aslında en çok seven. Kırık dökük bir aşk hikayesi... Bu hikâyenin en çok iz bırakanı belki, aynı zamanda en sessizi... Kitabın sağ ve sol sayfalarında ayrı günlükler bulunuyor. Ben önce bir tarafı, ardından diğerini okuyarak bütünlüğü sağlamak istedim... Ihtiyacimiz olan belki de hayatımıza biraz dışarıdan bakmak. Başka birinin gözüyle bakar gibi... Bazı öfkelerimizin haksız olduğunu ya da her şeyi bırakıp gidiyorum derken aslında hiçbir şeyi yerine kırmadan bırakmadığımızı görmek gibi... Keyifli okumalar...
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202212,8bin okunma
140 syf.
·
Puan vermedi
En ufak etkenden etkilenen hassas varlıklar olarak, baharın askıda kalıp kıştan yaza hemencecik geçtiğimiz şu günlerde "sen bana geç geldin, ben sana erken" nağmesi kulaklarımızda çınlarken, melankolik, depresif ve oldukça gergin ruh hallerine bürünmemiz, hep bu kararsız havaların mahvedişinden oluyor sanki. Sonra, her konuda kendini ön
Ferda-yı Garam
Ferda-yı GaramMehmet Rauf · Bordo Siyah Yayınları · 20121,538 okunma
Reklam
288 syf.
·
Puan vermedi
Bir zamanlar Afganistan' da işgalci askerler ceset tuzakları yapmışlardı. Düşmanlarının cesedini köyün yakınında, yol kenarına atmışlar, altına da patlamaya hazır özel bir mayın yerleştirmişlerdi. Ölüyü defnetmek için gelenler cesede dokunur dokunmaz patlama oluyor ve onlar da ölüyorlardı. Afgan kadın gözyaşlarıyla kocasının cesedine doğru
Kassandra Damgası
Kassandra DamgasıCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 2018979 okunma
253 syf.
·
Puan vermedi
Leylâ ki, muradıydı muradı muhâl oldu Bimurad gitti Mecnûn âşığa misâl oldu... Aşk, diyordu, kokuya benzer. Duyarsın ama anlatamazsın...Ki ne zaman anlatmak için çıksa ses ağızdan, kırık çarpık birkaç kelimeden ibaret kalıyordu da tarif demeye yakışmıyordu bir türlü . Bir ah olup kalıyordu. Uzadıkça ah, aşk oluyordu... Aşk deyince akla en çok
Leyla ile Mecnun
Leyla ile MecnunNusret Özcan · Eşik Yayınları · 2016679 okunma
116 syf.
·
Puan vermedi
Masallarda her şey kötü bir hal alınca bir anda sihirli şeyler olur. Bir peri çıkar meselâ , ucunda yıldız takılı sihirli değneğiyle dokunur ve her şey anında düzeliverir. Bir de söyle düşünün; hazırlanmaya vaktiniz yok, aniden çok önemli bir toplantıya katılmanız gerekiyor. "Ah bir sihirli değnek olsa..." diyorsunuz ve elinde sihirli
Ev Yapımı Sihirli Değnek
Ev Yapımı Sihirli DeğnekŞermin Yaşar · Elma Yayınevi · 20192,459 okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz... ( Bakara 2/216) Aslında hayat, sonunu bilmediğimiz bir yol hikayesidir. Varmaya niyet eder ve adımımızı atarız yola. Örselenmemenin dinçliği vardır henüz. Ne kadar yürümeniz
İtiraf
İtirafİskender Pala · Kapı Yayınları · 20196,9bin okunma
400 syf.
10/10 puan verdi
Kendimce yaşayıp giderken ne zaman, nasıl çarpıldığımı , kimde kaldığımı anlatmam güç. Hiç beklemediğin bir an, sanki tüm boşluklar bir kişiyle doluveriyor. Diyorlar ki; ayrılık olmazsa aşk olmazmış... Benden gittiğinde canımdan kopardığın parçalar mı ilden ile savrulmama, bilincimin bulanmasına sebep oldu, hemen ardından aldığım ölüm haberin mi?
Uzakların Şarkısı
Uzakların ŞarkısıKaan Murat Yanık · Everest Yayınları · 20172,902 okunma
Reklam
222 syf.
10/10 puan verdi
Efsaneler kültürel öğelerimizden biridir. Mâl edildiği topluluğun kültür motiflerini, tarihini, inançlarını barındırması açısından önemli bir yer tutar. Adana-Toroslar coğrafî konumuyla, kültürel değerleriyle ve zengin anlatımıyla birçok efsaneye ev sahipliği yapar. Meselâ derler ki; Lokman Hekim heryeri gezmiş, tüm dertlere devayı Toroslarda bulmuş, ölümsüzlüğün ilacını yine burada aramıştır. Şahmeran, ejderha ve kız, Hızır hikâyeleri, Alageyik, Köroğlu ve tabi ki Karacaoğlan dilden dile, nesilden nesile anlatılır durur. Yaşar Kemal Üç Anadolu Efsanesi ile yaşadığı toprakların özelliklerini nakış nakış işler. Kullandığı dil ve anlatımıyla buralardan biriyle konuşuyormuşsunuz gibi.. "Ormandan efil efil bir yel eser. İncecik, okşayan bir yel... Sular şıkır şıkır. Dallarda yaz kuşlarının sesi, koyaktan bülbül sesleri gelir. Bir kayalıktan batan güneşe yönlerini dönmüş sürmeli geyikler. Bir cennet dünya ki ortalık dünya derim sana..." "Sen kendini gurbet elde sanma. Burada babayın atayın evinde say kendini. Öz kardaşıyın...Sevda zor. Senin sevdan daha daha da zor. Daha da belalı. Altından kalkılır. Sen dağları delen Ferhadı bilin mi? Zora dağ dayanmaz. Sevdaya dağ dayanmaz kardaşım..." Tasvir ettiği kişiler de öylesine tanıdık... Üç Anadolu Efsanesi elinizden bırakmak istemeyeceğiniz kitaplardan biri. Türkülerle, ağıtlarla anlatım bir o kadar doyurulmuş , tatlandırılmıştır... Ala gözlerini sevdiğim dilber Uyuyup uykuya kanamaz oldum Deli miyim mecnun muyum ben neyim Sevdasın serimden atamaz oldum... Keyifli okumalar...
Üç Anadolu Efsanesi
Üç Anadolu EfsanesiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710,6bin okunma
364 syf.
·
Puan vermedi
Yürü bre fıkaralık elinden, dolanıp belime kuşak olmuşsun... Her şehrin huzur kokan mekânları vardır. Bazen bir deniz kenarı, bazen bir şelale, bazen bir park...Çukurovada huzur topraktır işte...Tarladır, göz aldığınca yeşildir huzur... Sonbahar mevsiminde, hele sabahın erken bir saatinde geçiyorsanız tarlaların kenarından, güneş ilk ışıklarını
Ortadirek
OrtadirekYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20182,629 okunma
224 syf.
8/10 puan verdi
Kim düştü kuyuya, Yusuf mu, Yakup mu, Züleyha mı? Zindan kimin kaderi, Yusuf'un mu, Yakup'un mu, Züleyha 'nın mı? Yusuf'un rüyasında güneş vardı, ay vardı, Yusuf'un rüyasında tam onbir yıldız vardı... Nerede ki devlet ve muhabbet var, nerede ki hâl ve makam var, orada kıskançlık vardı... Böyle başlıyor hikâye. Hangi hayat vardır ki içinde cefa olmasın, hangi yol vardır ki üstün bir kudret eliyle çizilmesin. İçinde kuyular, çöller de bulunsa, her kapısı ayrı çiçekli zindanlar da bulunsa, değil mi ki hiçbir yaşanan sebepsiz gelmez başa... Sonra, çöl utandı, kurt utandı, kuyu utandı, ayna utandı. Nasıl olsa yanlış hesap dönerdi gittiği yerden. Aklanacak, anlanacak günü beklemek de imtihandı... Yusuf ki sabırdı. O Mah-ı Kenan'dı. Güzeldi Yusuf. O kadar ki, en çok Züleyha 'ya imtihandı... Ahsenü'l kasas... Biz bildik diyelim, dinledik diyelim bu kıssayı, her kalemde ayrı bir lezzetle, her kelâmda yepyeni duygularla yine de ilk defa tamamlamıyormuş eksikler gibi... Tevrat ve Kur'an-ı Kerim'de anlatılan bu kıssa, halk hikâyesi ve mesnevî olarak da birçok defa kaleme alınmıştır. Beşerî aşktan ilâhi aşka uzanan bu yola Nazan Bekiroğlu 'nun kalemiyle çıkmak ise, yüreğin her köşesine dokunarak yürütmektir bir nevi. Şimdi ben, Yusuf,tut ki Mısr'a azizim, efendiyim. Boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı, Züleyha'ya köleyim... Nazan Bekiroğlu' nun cümleleri kullanmaktaki ustalığı Yusuf ile Züleyha kitabında da sade ve akıcı bir üslupla aktarılıyor bizlere. Adım ne Yusuf ne Züleyha Bu kuyuda yeniyim. Kuyu serin Kuyu yüreğimden de derin... Keyifli okumalar.
Yûsuf ile Züleyha
Yûsuf ile ZüleyhaNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202114,8bin okunma
129 syf.
·
Puan vermedi
Ne zaman Diyarbakır’dan bahsedilse bir yerde ; içinde daima yorgunluk taşıyan otobüslerin tepeden şehre inerken ışıl ışıl yanan şehir lambalarına inat, içimi kaplayan soğukluk geliyor aklıma. Çukurova’nın uçsuz genişliğine alışan gözlerimin bu coğrafyada alışkanlıklarını bir anda terk edivermesi belki nedeni, belki de hep ohal döneminden hatırımda
Sevginin Herkesten Şikayeti Var
Sevginin Herkesten Şikayeti VarYılmaz Odabaşı · Nemesis Kitap · 2012227 okunma
232 syf.
·
Puan vermedi
“Çayın soğudu muhtar,” dedi Nuri. Ürperdi muhtar, başını hızla çevirip sağında oturan Nuri'ye baktı. Nuri yüzünü elleriyle kapamış, kıkır kıkır gülüyordu. Muhtar, onun neden güldüğünü anlayamamıştı; biraz acı biraz öfkeli, gözlerini kırpmadan dimdik bakıyordu.Sonra bakmaktan vazgeçip önüne döndü ve bir kez daha ürperdi. Çay bardağı
Gölgesizler
GölgesizlerHasan Ali Toptaş · İletişim Yayınları · 201512,6bin okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
Hani göl kenarında durursunuz, yerden bir taş alıp atabildiğiniz kadar uzağa atarsınız. Sonra düştüğü yerinde gölün, bir halka çıkar. Büyür, büyür, büyür... Tam da böyle hissettim Sonsuzluğa Nokta'yı okurken. Hasan Ali Toptaş 'ın gerçek ve kurguyu ilişkilendirmesine, anlatımındaki derinliğe, cümlelerin zorlama değil, su gibi akıp gitmesine hayran kalmamak mümkün değil. " Sanki dünyada bir tek kelime varmış, parçalanmış da tekrar topluyormuş gibi..." Fakat sehpanın gölgesinin öğle sonrası ata benzediğinden koltukların pembe olmasına, ütü masasının üstündeki Van Gogh portresinden siyah demir çubuklara bağlanan tahta rafların doğal renklerde bırakılmış, talaş ve reçine kokan marangoz işliklerini anımsatmasına...kadar fazlaca detaya inilmesi yordu, zorladı beni. Gel gelelim konuya. Bedran geçirdiği kaza neticesinde yatağa bağlı yaşamak zorunda kalıyor. Olayın öncesi, sonrası ve hayalleri Bedran ın dilinden anlatılıyor. Özellikle elleriyle, bakışıyla, sözleriyle, hayatının her demine sızı gibi işleyen babası, biraz arkadaşları,çokça eşi ve hafızasına yer edenler.Hikayenin sonunun olmaması da ismiyle müsemma... Anlatımın oldukça başarılı olmasını bir kenara koyarsak, karmaşık, çapraşık, saçma sapan ilişkilerin çokluğu yazarın diğer kitapları hakkında önyargı oluşturdu bende. Sanırım başka bir kitabını okumam için biraz zaman gerekiyor...
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa NoktaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20171,716 okunma
Reklam
304 syf.
·
Puan vermedi
Sanırım haziran başlarında bir akşam. Gündüzüne inat, serin hava. Biraz yürüsem iyi gelir diyorum. Gidebilirsem Koşuyolu Parkı na kadar... Sabahtan beri hiçbir şey istemiyor canım. Tatlıcı Şeyhmus'un önüne gelene kadar sürüyor bu durum. Burma kadayıf görene kadar... Oturup bir porsiyon tatlı istiyorum. Henüz ikinci lokmayı bitiriyorum ki kesiyor, yiyemiyorum daha fazla. Sabahtan beri aç olmamdan olacak, dengem alt üst oluyor bir anda. Gözlerim hâlâ tatlıda, kalkıyorum yerimden. Felaketinden vazgeçememek benimkisi. Nasıl iştahla başlamıştım oysa. Sanırım çok sevsen de sabırsız davranmak hep dengeni alt üst ediyor... Hep öyle oluyor zaten.... Yilmaz Odabaşı'nın kendi dilinden yazdığı, ismini Cemal Süreya 'nın Şarkısı Beyaz adlı şiirinden alan roman, 80'li yıllar, darbe sonrası sıkıyönetim döneminde kendine yeni bir başlangıç yapabilmek için çabalayan bir adam, sıkıntıları, acıları ve ummadık anda kapısında bulduğu, aşık olduğu Nevin'i konu alıyor. Nevin, manik depresif, hukuk fakültesi öğrencisi. Tutarsız hareketleri, onun iyileşmesi için verdiği çaba yazarı ne kadar yorarsa yorsun, dengesini ne kadar alt üst ederse etsin, ne kalbe hüküm veriliyor, ne de kalbin çığlıklarından , dışarıdan gelen " boş ver " ler işitilebiliyor. Netekim sevmek, sevdiğinin iyi oldugunu bilmektir zira... Ama yolları kimse tutamamış bu zamana dek. Ne gidenlere gücü yetmiş yolu bekleyenin, ne de felaketi olsa da, sevmekten vazgeçmiş bir kere tutulan... Gitti...Kanatları yüreğimdeydi Kalan elimde minyatür bir kuş şimdi Yitirdim o aşkın kimliğini Hükümsüzdür... Keyifli okumalar...
Şarkısı Beyaz
Şarkısı BeyazYılmaz Odabaşı · Öteki Yayınları · 2018467 okunma
59 syf.
·
Puan vermedi
İçimde bir zehir birikti. Dilimin ucunu bir şeyler yaktı. Döndüm, “Zehir,” dedim zehre, “bana fazla geliyorsun, kaldıramam ben seni... Hadi yeni bir kitaba diyerek başladım, bıraktım, başladım, olmadı bıraktım... İş yoğunluğu dedim, zihnim dolu... Sonra arkadaşımın okumalısın tavsiyesi üzerine ( o arkadaş üstat demedim ki) okudum... Belki de Yaşar Kemal den sonra çok sığ geldi, belki de psikolojisine bir türlü bürünemedim...Etkilemesinden dem vuracak olursam tabi ki etkiledi. Yeni bir kitaba başlayıp başlamama arasında araftayım :) içimde bir şeyler öldü. Teşekkürler üstat. Vüsat tan sonra iyi geldi(!) :))
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,1bin okunma
536 syf.
·
Puan vermedi
Trabzon'dan ; Sen öyle çağırmasaydın, ben böyle gelmezdim. Ben böyle çağırmasaydım, sen öyle gelmezdin... diye seslendi Zehra. Tebriz'den; İki ırmağın delicesine değil, bir ırmağın derinine akabiliriz. Yeniden diyebiliriz....diye karşılık verdi Settarhan. Gitmek için hep sebep vardı aslında ve bu defa Zehranınki savaş, Settarhanınki yüreğini dağlayan koca bir öfke olarak gösterdi kendini...Tüm varlığınla gidilebilirdi belki de geride kalan her parça can can sızlamaz mıydı? Onca yaşanmışlıklar iki kaderin birleşmesi içindi oysa ve her kader bir diğerinden sorumluydu aslında... Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden cam kenarı bir bilet kesip zamanda yolculuğa çıkmak Nar Ağacı okumak. Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, İstanbul... Her şehir ayrı durak bu şarkıda, ayrı nota... Tarihin tozlu sayfaları genzinizi yakarken her şehri ayrı keşfe çıkar gibi... Sağlam bir kurgu çatısının altı süslenmiş de süslenmiş kitapta. Ama bu dil okumayı zorlaştırmıyor, rahatsız etmiyor. Balkan Savaşıyla Birinci Dünya Savaşı arasında geçen dönem, savaş gibi, yaşamak gibi, aşkın da çok zor olduğu bir dönem nakış nakış işleniyor. Ama hep ümitle... Kim bilirdi ki Hûda'nın kimi hangi rüzgârın önüne niye düşüreceğini? Keyifli okumalar..
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127,2bin okunma