Susan Elizabeth Phillips'in "Balayı" romanından bu yana okuduğum en güzel, en etkileyici duygusal romandı. Yüreğime dokunmayı başardı. Kısaca bambaşka zaman ve şartlarda geçen iki aşk hikayesinin anlatıldığı romanın kurgusunun çizgi dışılığı değildi bu başarının altında yatan. (Ama bu cümlemden de yazarın kurgusunun ve hikaye detaylarının etkileyicilikten yoksun olduğu sonucu çıkmasın. Bir savaşın ve beraberinde getirdiği yokluk, soykırım, yıkım boğmadan güzel bir şekilde karakterlerin gözünden hikayeye sindirtilmişti.) Romanı etkileyici kılan; ilişkilerin saygı ve sevgiden yoksunluğunun yerlerde süründüğü, erkeklerin hayatlarına bir şekilde girmiş kadınlara yaptığı eziyetin artık kendi dişleri ile onları parçalamaya vardırdığı, dünya üzerinde yaratılmış en özel varlık olan insanın bunu unutarak en başta kendi türüne politik, ruhsal, cinsel, dinsel istismar ve işkenceyi sorgusuz sualsiz ayyuka vardırdığı şu günlerde insanı insan yapan/yapması gereken sevebilme yetisinin bu romandaki naifliği, enginliği ve derinliğiydi ruhumu etkileyen.
Romanın verdiği bu duygu üzerine daha söyleyebileceğim dünya kadar şey olsa da sadece okuyan herkesin en az benim kadar etkilenerek en azından kendi yaşamlarındaki her türden ilişkisine Ira ve Ruth'un yakaladığı/başardığı güzellikten bir tutam katabilme çabasına girmesini diliyorum.