Dinle. İşkence odasına senin peşinden geldim. İşkencecinin o alçak ellerinin seni soyduğunu ve yarı çıplak seni ellediğini gördüm. Bütün bir imparatorluğa karşılık, bir tek öpücük kondurup, sonra da uğrunda ölmek istediğim o ayağın, altında başımın ezildiğini onca zevk duyarak hissedeceğim o ayağın, canlı bir yaratığın uzuvlarını kanlı bir çamur haline getiren o korkunç işkence ayakkabısının içinde sıkıştırıldığını gördüm. Ahh, sefil! Olanları görürken kefenimin altındaki bir hançerle, göğsümün derisini şahrem şahrem doğruyordum. Senin kopardığın ilk çığlıkta, onu etime sapladım. İkinci bir çığlıkta yüreğime girecekti. Bak. Gailba hâlâ kanıyor.
Kızım gelmiş!
Üzerime eğilmiş olmalı, saçları yüzüme değiyordu. Nefesinin sıcağını, teninin kokusunu duydum. O koku ki, onu kucağıma ilk aldığımda yapışmış burnuma, o yüzden mi acaba ne zaman özlesem Derya'yı, burnumun direği sızlar.