Yaşamdan sıkıldığımı söylüyorum. Bunu söylemek, daha doğrusu bunu söylemeye hak kazanmak için otuz kırk yılın geçmesini bekleyemem, sıkıldım işte yapacak hiçbir şeyim yok.
Bana yardım etmeniz mümkün olmayabilir. Bu da beni hüzünlendiriyor ama kendim için değil. Sizin için üzülüyorum.Bir psikiyatristin iyileştiremeyeceği bir hastası olması can sıkıcı olmalı.
Şüphesiz böyle bir duvarın altından kalkmaya gücüm yetmezse boşuna yırtınacak değilim, ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boğun eğmeye de razı olamam.
Bence kalbi buz gibi. İçindeki bir şey kırılmış. Sizler gibi, kızınız gibi sevemiyor. Siz kızınızı çok sevdiğiniz için bu kadar acı çekiyorsunuz. Leon iyi ya da kötü hiçbir şeyi sizin gibi hissetmiyor.
Günümüzde gördüğümüz, duyduğumuz hayatların nasıl yaratıldığını, biçimin önemsiz olduğunu o hamurun ekmek olana kadar nelerden geçtiğini ve kötü yoğurulduğunda kötü olan ekmeği suçlamamayı öğrendim. “O böyle” derken ikiden fazla kez düşünmeyi, kimsenin hayatını asla ama asla kınamamayı öğrendim.
Hiçbirimiz beş dakika sonra başımıza ne geleceğini bilmiyoruz günü geldiğinde aynaya baktığımızda yansımamızın hala aynı olup olmadığını da bilemeyiz birden aynadaki kişi yabancı gelebilir bize.
Her an her şeye dönüşebiliriz.
Psikolojiye olan merağımdan ötürü bir fuar esnasında öneri üzerine aldım. Okumadan önce bir kaç tahminim vardı ama okuduktan sonra çok farklı olduğunu gördüm. Apaçık, okşuyor gibi ama aslında yüze sertçe vurulan bir rüzgar gibiydi. Aslında tam anlatamadım, aslında neyi tam anlatabiliyoruz ki?