Çağrı Doğan

Çağrı Doğan
@MadShade
tadı çok güzeldi. kendini maymuna verdi...
Gaip
Gaip
Yüksek Lisans
Edirne
51 okur puanı
Ağustos 2016 tarihinde katıldı
Funda ve Rene, adı mutluluk olan bir tablonun içinde sessizce oturuyorlar. Onların hiç arkadaşı yok. Çünkü arkadaşlar iz sürüyor. Hele mutluluğun izini eğitimli bir köpek gibi sürüyorlar. Burunları hep kokluyor, mutluluk kokusu arıyorlar. Bu kokuyu aldıkları zaman ağızlarından kötülük salyası akıyor. Mutluluk yok edilmeli. Mutsuzlar, mutluluğu yok etmeye bayılıyor.
Reklam
Cinayet dediğiniz, ille kanlı bıçaklı olmaz, aşk da bir cinayettir.
Sayfa 192Kitabı okudu
Göze Gelen Aşk
Genç kız, kötü şeyler yaşadıktan sonra, kör bir gence rastlar. Aralarındaki aşk giderek büyür. Kız olanaklarını zorlayarak, büyük güçlüklerle, sevdiği adamın gözlerini açtırır. Gözü açılan esas çocuk, dünyadaki bütün kadınların birbirine benzemediğini şıp diye farkeder. Önce kızı aldatmaya başlar, sonunda da kızı terkeder. Genç kız, çok doğal olarak gelir ve esas çocuğu vurur.
Sayfa 160Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Iyilik hakkında aldığı dersler, sevginin doğası hakkında öğrenmeye çalıştıkları, onda dünyaya geri dönme isteği uyandırıyordu. Geçmişi yalnızlıkla dolu olmasına rağmen Martı Jonathan bir öğretmen olarak doğmuştu. Ve onun sevgisini gösterme yolu, yalnızca gerçekleri görmek için fırsat kollayan bir martıya doğruları öğretebilmekti.
Zaten aptallar her zaman kaderlerine razı olurlardı.
Reklam
İnanmak çılgınlığını gösterdiğimiz o yeminler, antlar işte böyle sonuçlanıyor. Biz ne kadar duyguluysak, bizi aldatanlar o kadar rahat oluyorlar. Onların bizi bırakırken kullandıkları nedenler, bizim onları elimizde tutarkenki nedenlerden ne kadar da basit kalıyor.
Aslında yazabiliyorsam, zekiyim. Seni şaşırtıyorsam, dahiyim hatta. Ve okuyorsan, seviyorsun beni. Yakaladım seni!
Sayfa 137Kitabı okudu
Giderken kişisel zeminlerimde şiddeti hesaplanamayan depremler yaratmak zorunda mıydın?
Şu beğenmediğimiz, akılsızlığa misal olarak zikrettiğimiz eşeklerin içinde ne filozof kafalılar vardır bilir misin evlat? Yedikleri sopanın miktarı ne olursa olsun revişlerini değiştirmezler.
Üçümüz de küçük, basit insanlarız. Günümüz dünyasındaki büyük olaylar yüzünden, büyük insanlar gibi davranmak zorunda kalıyoruz.
Sayfa 195Kitabı okudu
Reklam
Öyle bir yaşta idim, öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum.
Çocuklarının felaketinin iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.
Kış ne kadar soğuk, ne kadar uzun olursa olsun; balık ne kadar az çıkarsa çıksın; yine yaz, mahrumiyetlerin içinden kafasını kaldıracak ve onu bekleyenlere gelecektir.
Ah, bir insanın içinde aşk, sevinç, sıcaklık ve haz yoksa, bunları bir başkasının ona vermesi ne kadar zor ve mutluluk dolu olan kocaman bir kalbin, karşısında soğuk ve mecalsiz duranı sevindirememesi ne tuhaf, ne kadar anlaşılmaz şeyler...
Ah bu boşluk, burada göğsümde hissettiğim bu korkunç boşluk! Sık sık düşünüyorum, onu bir defa olsun, yalnız bir defacık göğsüme basabilsem, sanki bütün boşluk dolacak gibi!
Ben yalnız onu ve onu, böylesine içten, böylesine derin severken, ondan başka birini ne tanıyor, ne biliyorken, ne de başka birine sahipken, nasıl olup da bir başkası onu sevebiliyor; sevmeye yelteniyor? Bazen aklım bunu bir türlü almıyor!
Reklam
"Belli ki Tanrı yalnızca zarı atmakla kalmıyor, ayrıca gözleri kapalı oynuyor ve ara sıra da zarları görülemeyecek yerlere atıyor"
Sayfa 329Kitabı okudu
Resim