Mahmut Bukarlı

Hoşgörü
insan kendininkine uygun olmayanı bağışlamaz. Biz, hoşgörüsü olmadığını bile bile başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz.
Reklam
dostluklarının altında besleyip büyüttükleri ve hiç beklenmedik anda ortaya çıkarttıkları düşmanlıklarıyla kadınlar her zaman beni gafil avlamayı beceriyorlardı.
Olgunlaşmamış insanın özelliği; bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
Sayfa 176 - Wilhelm StekelKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
kendimi sokağa atmak istediğim halde durmadan asansörlere binip inmekten nefret ediyorum.
Sayfa 124 - yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Ne yazık! Bu zafer elimden kayıp gittiyse, suç insanla şeytanı denk güçte yaratmayan Tanrı'nındır
Sayfa 353 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Güzel betimleme
genç kızın etrafında öyle bir iffet halesi, öyle bir erdem büyüsü vardı ki, Phoebus onun yanında kendini tam anlamıyla rahat hissedemiyordu.
Sayfa 319 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Mimarinin on beşinci yüzyıla kadar insanlığın temel kayıt defteri olduğunu, bu dönemde dünyada yapıya yansımayan tek bir karmaşık düşüncenin var olmadığını, her halk düşüncesinin tıpkı dini yasalar gibi bir anıtı bulunduğunu, insan türünün taşa yazdığının dışında önemli bir düşünceye sahip olmadığını belirtmemiz gerekir. Peki neden? Çünkü dini olsun, felsefi olsun her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister. Oysa el yazmalarının ne eğreti bir ölümsüzlüğü vardır! Bir yapı çok daha sağlam, kalıcı ve dayanıklı bir kitaptır! Yazılı sözü yok etmek için bir meşale ve bir barbar yeterlidir. Inşa edilmiş sözü ortadan kaldırmak için toplumsal bir devrim, bir dünya devrimi gerekir. Belki Kolezyumun üzerinden barbarlar, piramitlerin üzerinden tufan geçmiştir.
Sayfa 194 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
insan düşüncesinin biçim değiştirmesiyle ifade tarzı
İlk kavimlerin hafızası aşırı yüklendiğinde, insan türünün anılarının bavulu ağırlaşıp karmaşıklaştığında çıplak ve uçup giden söz yolunu kaybettiğiinde, tüm bunlar daha kalıcı ve daha doğal olarak görülecek bir şekilde toprağın üzerine kaydedildi. her gelenek bir binayla tarihe geçirildi.
Sayfa 187 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Tebaasının delilerden, aksaklardan, çolaklardan, hırsızlardan, dilencilerden oluşmasının ne önemi vardı? Onlar uyrukları kendisi hükümdardı.
Sayfa 71 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Bahçe kapısından çıkıyorum ve hala Nilgun'le Faruk'un gülüştüklerini işitiyorum. Bütün gece yapacakları budur işte: Biri öbürüne her şeyi gülünç bulması için çanak tutacak ve biraz sonra da öbürü ona başka bir şeyi gülünç bulması için yardımcı olacak ve böylece lambanın soluk ışığı altında saatlerce oturup bütün dünyanın kendilerinden haksız, ahmak ve saçma olduğuna karar vererek kendi saçmalıklarını unutacaklar ve bu sırada Faruk da bir küçük şişe rakıyı bitirmiş olur ve Nilgün hala yatmamışsa belki Faruk ona kaçırdığı karısını da anlatır ve herhalde bu gecenin sonunda geri döndüğümde ben gene Faruk'u masa başında sızmış bulurum ve böyle bir herif de çürük arabasını bana her verişinde beni igneleme hakkını kendisinde nasıl buluyor diye şaşarım
Sayfa 111 - Yapı Kredi Yayınları karakter adı: MetinKitabı okudu
Reklam
Reklama Selam
Paris duvarları, sanatçılar salonunun girişi, umumi tuvaletler, kalın telefon rehberleri, küllükler, koltuk yayları, aşıkları olan kadınların banyolarındaki dergiler, hamamlar, Ingiliz eczaneleri, eski kitap kapakları, pul defterleri, şişeler, bu gece sizleri imgelerinizden sıyrılmış halde gördüm. Reklamın öldüğünü düşledim ve kör oldum sandım. Artık adları ne Bac ne Paix ne de Abbesses olan sokaklarda koşturuyordu insanlar. Soluk soluğa koşturuyorlardı, diş fırçaları, sabun kutuları, şarap kasaları, deniz çantaları, salyangoz ve kahve kutuları yoktu. [...] Herkes susmuştu. Ayak sesleri duyulmaz olmuştu. Yaşama konusunda kararsızlığa düşmüşlerdi. Satın almaktan korkuyorlardı. [...] Ama derken, reklam geri döndü. Ne harika, yok canım, düpedüz bir mucize! İnsanların, bir kasırga tarafından doğup büyüdükleri kente savrulan sürgünler örneği, tereyağı resmini õptükleri, tasarruf, sarhoşluk, uyku, yolculuk, hijyen karşısında yerlere kadar eğildikleri görüldü. Dükkânlar doldu taştı. Sonunda, en iyi usturanın, en iyi plağın, en güzel ipek çorabın hangisi olduğu biliniyordu. Yeniden nesneler insanı sokaktan geçerken dönüp bakmaya zorluyordu. O yalnız değildi. Kendisiyle konuşuluyordu. Arts et métiers graphiques'te, 45. Sayı, 15 Şubat 1935
Yapı Kredi Yayınları Léon Paul FargueKitabı okuyor
Son derece gururluyum; en ufak şey, derim soyulmuş da, sanki havanın teması bile bana ıstırap veriyormuş gibi hissetmeme neden olur.
Sayfa 131 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Tanrı aşkına, şu gına getirdiğim 'sen hayaller kurarken onlar artık gerçek hayatı anlamışlardı...' gibi beylik lafları önüme sürmeyin. Onların gerçek hayattan filan anladığı yoktu ve yemin ederim beni en çok kızdıran da buydu. Hatta tam tersine, en basit, en göze çarpan gerçekleri şaşılacak bir aptallıkla karşılıyorlardı; o yaştan beri sadece kuvvete, başarıya tapmaya alışmışlardı. Doğru, fakat küçük, aşağı görülmesi, ezilmesi adet olmuş her şey, onların hayâsız, merhametsiz alaylarına konu oluyordu. Akıllarını rütbeyle bozmuşlardı; on altı yaşında delikanlılar işi az, yan gelip yatılacak işlerden dem vuruyordu. Şüphesiz bunun sebebini akıllarının kıtlığı kadar, çocukluk ve ilk gençlik devrelerinde daima gözleri önünde bulunan kötü örmeklerde aramak lazım.
Sayfa 72 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Birinci sınıf bir alçak olmasına rağmen, üstten bakarken bile sevimli bir genç gibi görünebiliyordu."
Sayfa 67 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Insan zihni için başka hiçbir şey, büyük ve ani bir değişim kadar acı verici olamaz
Sayfa 185 - Metis YayıneviKitabı okudu
“Dünyanın yaşamından bir an geçer! O anı gerçekliğiyle yakalayıp resme geçirmek, bunu yaparken her şeyi unutmak! O anı yaşamak, duyarlı bir levha olmak... zamanımızdan önce olan her şeyi unutarak gördüklerimizin imgesini yansıtmak...''
Sayfa 31 - Metis YayıneviKitabı okudu
Reklam
''Kişisel mutluluk peşinde koşmak, evrensel olarak herkesçe kabul edilmiş bir haktır. Oysa günümüzdeki toplumsal koşullar bireyin kendisini güçsüz hissetmesine yol açıyor. Birey, içinde bulunduğu durumla olmak istediği durum arasındaki çelişkiyi her gün yeniden yaşıyor .O zamanda ya bu çelişkinin iyice bilincine vararak, başka şeylerle birlikte kapitalci düzeni devirerek tam demokrasiyi gerçekleştirme yolunda siyasal kavgaya katılıyor ya da kendi güçsüzlük duygusu ile beslenen kıskançlık duygusunun pençesinde hiç bitmeyen düşlere kapılarak yaşıyor.''
Sayfa 148 - Metis YayıneviKitabı okudu
''Kendimi sanki bir yasak altına alınmış gibi hissediyordum. Sanki onların yakınlığını istemeye hakkım yokmuş gibi... Sanki onların arkadaşlığını bir daha hiç tadamayacakmışım gibi.''
Sayfa 138 - Oda Yayınları Çeviri: Elif YıldırımKitabı okudu
''Her kadının varlığı, kendi içinde 'nelere izin verilip nelere izin verilemeyeceğini' düzenler. Eylemlerinden her biri -amacı ya da dürtüsü ne olursa olsun- o kadının kendisine nasıl davranılmasını istediğini gösteren birer simgedir. Bir kadın tutup bardağı yere atarsa bu o kadının kendi kızgınlığını nasıl ele aldığını, bu yüzden başkalarından nasıl bir davranış beklediğini gösterir. Erkek aynı şeyi yaparsa bu, yalnızca onun öfkesini dışa vurmasıdır. Kadın güzel bir fıkra anlatırsa bu, onun kendi içindeki fıkracıya nasıl davrandığını, elbette fıkracı bir kadın olarak başkalarından ne beklediğini gösteren bir örnektir. Fıkra anlatmak için fıkra anlatmak anca erkeğin yapacağı bir şeydir.''
Sayfa 47 - Metis YayıneviKitabı okudu
"Geçmiş hiçbir zaman olduğu yerde durup yeniden keşfedilmeyi, aynıyla, olduğu gibi tanınmayı beklemez. Tarih her zaman belli bir şimdi'yle onun geçmişi arasındaki ilişkiyi kurar."
Sayfa 11 - Metis yayıneviKitabı okudu
Örf ve adetler
"Köpek eşeğe et, eşek de köpeğe ot ikram etmiş; ikisi de aç kalmış."
Sayfa 125 - İş Bankası Yayınları karakter: Hacı Murat Çeviri: Mazlum Beyhan
"Ben de korkup kaçtım." "Bak sen. Ben de seni korku nedir bilmez sanırdım." "Korku nedir bilmeyişim işte bu olaydan sonradır; bu utancım sık sık aklıma gelir ve her hatırlayışımda daha bir korkusuz olurum."
Sayfa 71 - iş bankası yay. çeviri: Mazlum BeyhanKitabı okudu
Reklam
Hayatın En Önemli Dakikası
"General Sleptsov'un ölümü konusunda, subaylar aralarında canlı bir sohbete girişmişti. Bu konuda da en çok dağlıları kılıçtan geçiren, bu kahraman subayın yiğitliği üzerinde duruluyordu. Bu ölümün, bu hayatın en önemli dakikasının üzerinde hiç kimse durmuyordu. Bir hayatın bitişi, çıktığı kaynağına dönüşü önemsenmiyor, sadece elde kılıç dağlıların üzerine saldırışı ve kudurmuşçasına onları öldürüşü konuşuluyordu."
Sayfa 31 - Oda Yayınları Türkçesi: Selin CeyhanKitabı okudu
"Çok yorgunum, ama uyumak istemiyorum. Yapacağım çok şey var; hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar, sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum."
Sayfa 146 - Veronika, cvr: Haldun PamirKitabı okudu
İnsan İlişkileri
Evet ben, artık yaşamın, salt mutluluk istenilen, kalbin herhangi birini şiddetle, tutkuyla sevmeye ihtiyaç duyduğu o dönemi geçtim; şimdi yalnızca sevilmeyi istiyorum, üstelik de, çok az kişi tarafından; dahası bana öyle geliyor ki, bir tek kesintisiz sadakat yeterlidir bana: Kalbin acınası alışkanlığı...
Sayfa 93 - peçorinKitabı okudu
"Ruhsal yapım toplumca bozulmuş, beynim şüpheci, kalbim asla doymuyor, hiçbir şeyle avunamıyorum, acıya da hazza alıştığım kadar kolay alışıyorum. Bu yüzden hayatım giderek anlamsızlaşıyor, tek çarem yolculuğa çıkmak..."
Sayfa 38 - cvr: Seyhan SatatKitabı okudu