Yoksulu anlamak için aç kalmaya gerek yok, çünkü sizin açlığınız, açlığa bile benzemiyor. Tıkınıyorsunuz homini de gırtlak, Sezen Aksu'nun dediği gibi.
Düşmüşün halinden anlamanız için düşmeniz gerekmiyor. Düşmeyi oturmak sanıyorsunuz, öyle değil. "Düşen tutunacağı dalı seçemez" demiş Cemil Meriç. Düşmek odur ki yalnız olur, kalırsınız. Sizin düşüşleriniz çok kalabalık. Düşüşün fıtratına aykırı.
Haksızlığa uğramışın halinden anlamak için haksızlığa uğramanıza gerek yok.
"En yıkıcı, en öldürücü yara; haksızlık yarasıdır." demiş Gülten Akın. Konuşurken, yürürken geniş tanımıyla kimsenin hayatında sizi hatırlayacağı bir yara bırakmayın. Çünkü bu yaranın izi kalıcıdır.
Siz sadece kendi halinizden anlıyorsunuz.
İnsanın neresi ağrıyorsa, vücudunun merkezi orası oluyor. Tek yapmanız gereken şey, başka insanların da vücutlarının olduğunu unutmamak. Başka yerlerde başka hayatların olduğunu bilmek... Acıyı evrensel kılan, paylaşılmasıdır. Ağlayan insanları görmeyene dünya eğlenceli gelir. Oysa
“ İnsan, dünyanın problemlerini çözmek için değil, ama problemin nerede oluştuğunu anlamak ve sonunda da kavranabilir olanın sınırında durmak için doğmuştur.” der Goethe.
Acı; dilsiz, vatansız, ırksız, dinsiz ve şapkasızdır...
Metin Pir.