Artık ne mutlu ne de mutsuzum.
Her şey geçip gidiyor.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde "insan" dünyasında tek gerçek bu.
Her şey geçip gidiyor.
Bu yıl yirmi yedi yaşına gireceğim. Saçlarım beyazladı diye insanlar genelde kırkımı geçtiğimi sanıyor.
Toplum. Bu kavramı az da olsa kavrayabilmeye başladığımı hissediyordum. Bu, bir bireyle diğeri arasında, spesifik bir anda gerçekleşen bir mücadeleydi ve tek yapman gereken o anda kazanmaktı. Hiç kimse bir başkasını tamamen fethedemez ve bir köle bile bir kölenin hakir karşılık verişinin altından kalkar, bu yüzden yapabileceğimiz tek şey, o anda ve orada, tek bir zar atışıyla her şey üstüne bahse girmek; ya hep ya hiç bahsi. Hayatı sürdürebilmek için başka bir yol yok. İnsanlar onur ve sadakate övgüler yağdırır ancak insan çabasının yegâne odak noktası bireydir. Bireyin ötesinde de bir başka birey vardır. Toplumun esrarengizliği; okyanus olan toplum değil, bireydir.
Ve böylece ertesi güne başlarız tekrar.
Geçmişin aynı, yerleşik kurallarıyla.
Büyük, şiddetli neşelerden kaçabilseydik
Büyük acılardan da kaçabilirdik.
Yolunu kapatan taşın etrafından
Zıplayıp geçen kurbağa gibi.
(Toplum bunu kabul etmez.)
(Toplum değil. Sen kabul etmezsin, değil mi?)
(Eğer böyle yapmaya devam edersen, toplum sana iyi davranmaz.)
(Toplum değil yani. Sen.)
(Toplum seni canlı canlı gömer.)
(Toplum değil. Beni gömecek olan sensin, değil mi?)