Başkalarının verdiği imkânla ışık saçan biri olma, başkalarının yardımıyla elde edilecek sükûnete ihtiyaç duyma. Özetle bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil.
Ve yolları çok olacak. Ve adını kim bilecek; defalarca, farklı kisveler altında doğacak aramıza, tıpkı
şimdiye dek yaptığı, bundan sonra da yapacağı gibi, sonsuz zamanda. Gelişi sabanın keskin tarafı gibi
olacak, yaşamlarımızı sükûnet içinde yaşadığımız yerler saban izleri gibi tersyüz edecek. Bağları
kıran; zincirleri ören. Gelecekleri inşa eden; kaderi çözen.
—Ejder Kehanetleri üzerine Yorumlar'dan,
Jurith Dorine, Almoren Kraliçesi'nin Sağ Eli,
742KS, Üçüncü Çağ
Bir askerdi. Bir çobandı. Bir dilenci ve bir kraldı. Bir
çiftçi, âşık, denizci, marangozdu. Bir Aiel olarak doğdu,
yaşadı ve öldü. Delirerek öldü, çürüyerek öldü, hastalıktan,
kazadan, yaşlılıktan öldü. İdam edildi ve kalabalıklar
ölümüne alkış tuttu. Kendisini Yenidendoğan Ejder ilan etti
ve sancağını göğe savurdu; Güç’ten kaçıp saklandı; hiç
bilmeden yaşayıp öldü. Deliliği uzak tuttu ve hastalıkla
yıllarca savaştı; iki kışın arasında ise teslim oldu. Zaman
zaman Moiraine gelip onu tek başına veya Kışgecesi’nden sağ
kurtulan arkadaşlarıyla birlikte İki Nehir’den götürüyor,
bazen de gelmiyordu. Bazen onu almak için başka Aes
Sedailer geliyordu, bazen de Kızıl Ajah’tan olanlar. Egwene
onunla evlendi; Egwene gözlerinde yaşlarla onun göğsüne bir
hançer sapladı ve o can verirken Egwene’e teşekkür etti.
Başka kadınlara âşık oldu, başka kadınlarla evlendi.
Elayne’le, Min’le, Caemlyn yolunda tanıştığı, sarışın bir çiftçi
kızıyla ve o hayatları yaşamadan önce hiç görmediği
kadınlarla. Yüz yaşam. Daha fazla. O kadar çoktular ki, onları
sayamadı. Ve her yaşamın sonunda, o uzanmış can verirken,
son nefesini alırken, bir ses kulağına fısıldadı. Yine ben
kazandım, Lews Therin.