“Nasılsın?” Diye sormak, söyleyecek sözü olmadığından vakit kazanmak istemekmiş. Hiç düşünmedim. Üstelik sana söylecek sözümün olmaması felâket olur benim için
Ha geçen mektubunda bir “burjuva kokmayım burnuna” diyorsun. Yanlış o ne kokarsan kok, ister sarımsak ister chat noir! Ben sana ölümsüz, ölümlü, değişir, değişmez niteliklerinle mecburum ötesi yok bunun. Kambur, cüzzam da olsan benim için aynı gül tazeliğindesin. Beni idama da götürsen, dönüp yüzüne pişman bakmam.
Kulluğum,divâneliğimle ellerini, gözlerini öperim. Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk yada cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel...
Benim aziz Leylâm, sevgili belâm. Ya sen olmasan, ben neye yararım? Mânasız bir otomatisme’in , mânasız bir fiziğin, kahrolası boşluğunda, ben garip, ben duyan, ben yirmi dört saatte, yirmi dört bin parça olan, ne yapardım?
Kızlarım, oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası,
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık...
Ve zehir-zıkkım cigaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...
Dün yemekte anneme “Beethoven gelse, istese kızını verir miydin?” Diye sordum. “ Kim bu herif” dedi. “Açlıktan ölen bir müzik peygamberi” dedim. Önce tövbe çekti sonra küfretti anam
Belki de bugün anneye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü küreselleşme ve modern kültür önce kadını rotadan çıkarmaya çalıştı. Kadın istikameti şaşırınca zaten peşinden dolaşan erkek rotadan çıkmış oldu... Hesabı zor bir asırda yaşıyoruz, imkanlar bollaştı, iman kıtlık çekiyor.
Şu ikili konuşma ne güzel:
“Anlat her zaman ki gibi”
“Ne anlatayım?”
“Bizimle ötekiler arasındaki ayrımı”
“Bizim gibi adamların kimi kimsesi yoktur. Biraz para biriktirir, sonra hepsini birden harcarlar. Onları düşünecek kimseleri yoktur.”
“Ama biz öyle değiliz. Biz nasılız biz onu da anlat”
“Biz öyle değiliz.”
“Çünkü...”
“Çünkü, benim için sen varsın”
“Senin için de ben... ikimiz de birbirimizi düşünürüz de ondan.”