Bir kitap düşünün ve bitmesini istemediğiniz bir kitap. Okurken kendimizi geliştirebileceğimiz, törpüleyeceğimiz, eksiklerimizi görebileceğimiz bir kitaptı. Okuduğum her cümleden etkilendim ve her cümlenin altını çizmek, aklıma kazımak istedim. Kitabı o kadar çok benimsedim ki bir an yaşanılan her şeyi yaşadım. Ezilen, dışlanan, kabullenilmeyen halkları gördüm. Kitabı çoğu zaman okurken soluklanıp, derin düşüncelere dalıyordum. Karşımızda ki insanları neden kategorilere ayırıyoruz? İnsanlığı bizi ilgilendirmiyorsa; dili, dini, ırkı, rengi bizi neden ilgilendirsin? Acizlikten başka nedir bu...
“Ben, derisi kara adam, sadece şunu istiyorum: Hiç bir araç insana hakim olmasın. İnsanın insana kulluğu son bulsun. Yani ne ben başkasının kulu olayım, ne de ben başkasını kulluğa zorlayayım. Nerede olursa olsun, hangi görünüş altında olursa insanı keşfetmeme ve onu sevmeme izin verilsin.” Özellikle bunu okurken içimde ki acının tarifi yoktu. İnsanlığı reddetmeye hakkımız yok ve sadece beyaz bir dünya da yok!
Ve son olarak:
“ Hayata evet, sevgiye evet. Cömertliğe ve diğerkâmlığa evet.
... Horgörüye hayır. Nefrete hayır. İnsanın insan tarafından sömürülmesine hayır. İnsanın insana kulluğuna hayır. Ve insanın en insan yanının, yani özgürlüğünün yok edilmesine de hayır.”