Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Semanur Çakır

Semanur Çakır
@Menel
382 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Mizahla beraber yasal yoldan devlet nasıl soyulur anlatan kitaptır. Maalesef bu ülkenin bir ferdi olarak her şeyin siyasi yönünü daha çok görme hastalığı bende de var. "Psikanaliz çıktığından beri hemen herkes hastadır.” cümlesinin hakkını vererek herkes derinlemesine anlatılmasa bile karakterlerin hepsinin ruhsal sıkıntıları anlatılmış. Halit Ayrancı karakteri üzerine ayrı bir kitap yazılası bir adam. İnsanları kolayca manipüle eden bu adamın yıldızı da "İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti." bu paragrafta anlatıldığı gibi kaymıştı en sonunda. Yapılan bu israfın birinci sebebi olsa da kendisine gerçekten hayran kalmıştım. Bolca eski kelime mevcut. Akış bazen oldukça yavaşlıyor, düşünmemize zaman vermek için olduğunu düşünüyorum. Zaten SAE'nün sonunu merak etmek sıkılmadan okumanızı sağlıyor, en azından bende bu şekilde oldu. Kitaplarımı çizmeyi sevmem. Özellikle beğendiğim kitapları çünkü yazılan her cümlenin kitabı bir bütün yaptığını düşünüyorum, bu bütünün bir kaç parçasını seçmek beni rahatsız ediyor. Fakat bu kitapta farklı bir nedenden dolayı çizemedim, çünkü çizilecek çok fazla kısım vardı. İkide bir telefonu elime alıp alıntı yapmamak için çok uğraştım doğrusu.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,4bin okunma
Reklam
92 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Nasıl paramparça bir gökyüzüdür bu böyle... Bu konuda iki yüz sayfalık bir kitap yazabileceğini düşündü. Yalnızca ilk sayfaya "GÖKYÜZÜ PARAMPARÇADIR, BÜTÜN DEĞİL" diye yazacaktı. Geri kalan bembeyaz sayfalara bakan insan, gökyüzünü hayal edebilecek; sayfaları çevirdikçe, gökyüzü parçalanacaktı zaten. Bir cümle söyleyebilmek için - o da çoğu kez yalan- koca kitaplar yazılıyordu. En azından kapaklarına "Bu kitap bilmem kaçıncı sayfadaki o sarsakça cümleyi söyleyebilmek için yazılmıştır" diye bir not düşülebilirdi. Böyle olmayınca, kitabın anlatmak istediği saçmalık yüzlerce sayfanın arasına gizleniyor; ne yazan ne de okuyan, bunca kalabalığın arasında aradığını bulabiliyordu." Demiş yazarımız. Söylediklerinin arkasında olarak anlatmak istediklerini bazen koca bir sayfadaki tek cümlelik yazılarla anlatmış. Gereksiz ayrıntılar ve güzellemeler olmadan her birimizin farklı olan kamburlarımızı anlamamızı beklemiş. Bazen cümleleri okurken yüzümde bir sırıtış belirdi, bazen 'e tamam da ne?' diyerek okudum bazen de aynı cümleleri her okuyuşumda farklı hissettim ve bunların hepsi kitabın farklı bir bütünlükle yazılmasından kaynaklı. Kesinlikle vaktiniz varsa tek seferde okumalısız zaten ilk paragrafta alıntıladığım gibi anlatmak istediğini en dolaysız yoldan anlatmış. Kitap önerisi isteyenlere bu kitabı önerir misiniz diye soracak olursanız size cevabım sadece belirli kişilere önerebileceğim olur. Herkesin sevebileceğini düşünemiyorum, ki bu da pozitif bir özellik benim için.
Kambur
KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196bin okunma
464 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Bu pandemi döneminde ve sürekli kaynayan ülke gündemimizin bir kez daha bizi şaşırtmayarak geleceğe korkuyla bakmamızı sağladığı bir dönemde okuduğum içindir sanıyorum, zaten oldukça karamsar bir atmosferi olan kitabı iliklerime kadar hissettim. Bir grup insanın kurduğu kasabanın ilk yıllarında başlıyor kitabımız. Bir ailenin bir sülale olmasıyla beraber değişen dünyayı inceliyoruz. Değişen dünyayı bu ailede buluyoruz. Bu değişimi okurken, koskoca olmuş bir ailenin yavaş yavaş yok olmasını ve kalabalık hayaliyle yapılmış o koskoca evin yıkılışına kadar içimdeki burukluğun giderek artmasını net bir şekilde hissettim. Zaten geçmişin kayboluşu beni her zaman gereğinden fazla üzmüştür. Ailemizin kandan kana aktarılan belirli özellikleri var ve bu özellikler sürekli en uçta olacak şekilde aktarılıyor. Ursula'nın soyunun domuz kuyruğu bu özellikler olmalı. Aileden iyi olan biri iyi olacaksa bile kararında iyi olamıyor ve en sonunda melekler gibi gökyüzüne uçuyor. 'Büyülü Gerçekçilik' kullanılarak yapılmış her esere hayranım ve burada da gerçekten çok iyi kullanılmış. Kitap, yazarımızın bir otobiyografisi gibi ve yazarın hayatını küçük doğaüstü olaylar katarak anlatması o kadar etkileyici ki.. Yazar, dedesinden duyduğu Muz Şirketinin devletle yaptığı katliamı da koymuş bu esere. Gitgide Muz Cumhuriyetine dönüşen bir ülke vatandaşı olarak o kısa kısmı okumak bana çok zor geldi. Kitabı okuması pek kolay değil bunu söylemeliyim. Yine de bittiğinde nenenizden bir hikaye dinlemiş hissi veriyor.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
102 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Toplumun beklentilerini karşılamak için duygularını bastırıp yıllar boyu onlara kilit vuran Dr. Jekyll içindeki bu ikinci kişinin dışarı çıkmasına izin verir ve bu kişiye Mr. Hyde der. İlk olarak Penny Dreadful izlerken gördüğüm bir karakterdi Dr. Jekyll, o zamandan beri kitabı okumak istemisimdir şimdiye kısmet oldu. Kitabın kilit noktasını
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde
Dr. Jekyll ve Mr. HydeRobert Louis Stevenson · Alfa Yayıncılık · 201819,9bin okunma
196 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bilge Kral Marcus Aurelius sade ve anlaşılır dilde düşüncelerini kağıda dökmüş. Kendine düşünceleri evrensel öğüt niteliğinde. Suyun akışına kendine bırakmayı savunuyor. Bazı yerlerdeki kaderci yaklaşımlarına katılamıyorum maalesef. Akıntıya karşı gelmek benim doğamda var diyebiliriz. Onun dışında elimizde olmayan olaylar için kendimizi üzmememiz, parçalamamız tavsiye edilmiş. İnsanın en iyisinin erdemliler olduğunu ifade etmiş. Okurken gerçekten filozoflar kral olmalı dedirtiyor.
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius · Yankı Yayınları · 197415bin okunma
Reklam
184 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
Konuşma, aksiyon ve çatışma istiyorsanız bu hikaye size göre değil. Bu hikayedeki en büyük aksiyon Şeyaltında yaşayan bir kızın sabun yapma hikayesi. Okuduğum çoğu hikayeden çok farklı ama çok da sıcaktı. Auri'yi çok severim. Neden bu kadar sevdiğimi hiç anlayamamıştım ama onun hakkında düşündüklerim bu hikayede katlanarak doğru çıktı. Auri'nin uzunca bir süre isimsiz gezdiğini düşünüyorum ve sonra kızıl saçlı kırılmış bir genç ona ismini veriyor. Bu da Kvothe'yi bir isimci yapıyor bence. Çünkü Auri'ye göre bu isim sadece bir seslenme ismi gibi gelmiyor diye düşünüyorum. Auri'nin üniversitede dünyanın gerçek şeklini görene kadar öğrenci olduğunu öğrendik. Dünyayı olduğu gibi gördükten sonra ondan saklanmayı seçmiş. Üniversitenin altında neden böyle bir yer olduğunu hala çok merak ediyorum. Auri burada çarpıklıkları düzeltiyor ve dünyayı olması gerektiği haline getirmeye çalışıyor. Her şeyi hissedebiliyor ve zamanı geldiğinde ise isimlerini karanlıktan çekip çıkarıyor. İsimlendirmedeki bu becerisi gerçekten harika. Çoğu kişinin aksine ben Auri'nin aslında kim olduğunu öğrenmek istemiyorum. Şeyaltında ona ait olan bir kimya laboratuvarı olan kızı tanımak istemiyorum. O artık o kız değil. O Auri. Gizemi umarım hiç dışarı vurulmaz.
Sessizliğin Müziği
Sessizliğin MüziğiPatrick Rothfuss · İthaki Yayınları · 2015783 okunma
1142 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Rüzgarın Adı kitabının devamı olan Bilge Adamın Korkusu ilk kitabımızda olduğu gibi sürükleyiciliğiyle sizi alıp başka diyarlara götürüyor ve elinizden bırakamıyorsunuz. Üçüncü kitabın yakın zamanda gelmeyeceğini bildiğim için okuyabildiğim kadar yavaş okudum. Hatta okumaya ara verdiğim günler de oldu, hikayenin devamını kendim yazıyordum o günlerde. Bittiğinde sanki başka bir ülkeye taşınmış ve sevdiğim herkesi geride bırakmış gibi hissettim. Kvothe'nin hikayesi üniversite ile devam etti. Burada arkadaşlarla, düşmanlarla, parasızlıkla geçen belli bir sürenin ardından kahramanımız 'rüzgarı kovalamak' için bir yolculuğa çıkıyor. Zorlanıyor demek daha doğru olabilir. Dikkatlerin üzerinden gitmesi için uzaklaşması tavsiye edilse de geri döndüğünde şöhreti ona katlanmış oluyor. Rüzgarı kovalarken çok zengin bir soyluya tabiri caizse kız tavlaması için danışmanlık yapıyor, bir ihaneti ortaya çıkartıyor ve hayat kurtarıyor. Bir ekiple beraber insanların vergilerini kurtarmak için yola koyuluyor, burada Taborlin gibi 'sihir' yapıp yıldırımlar çağırıyor. Bir feyin arkasından farklı diyarlara gidiyor ve orada büyüyüp geri geliyor. Rüzgarı kovalamaya devam ederek haritanın sonuna dek gidiyor ve bir kahramanın olmazsa olmazı dövüş yeteneklerini öğreniyor. En sonra yine ev dediği yere, üniversitesine dönüyor. Yolda yine türlü türlü kahramanlıklar yapıyor ve kalp kırıklıkları yaşıyor. Ama o Kvothe, bu iki eylem onun özü değil mi? Artık gelsin Doors of The Stone. Yediliyle ne yaşanacak, bizim Bast, Reshi'sini geri getirmek için daha ne kadar ileri gidecek öğrenmeliyiz.
Bilge Adamın Korkusu
Bilge Adamın KorkusuPatrick Rothfuss · İthaki Yayınları · 20182,337 okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Cengiz Aytmatov kitaplarını okurken yaşananları sindirebilmek için mola verme ihtiyacı hissediyorum. İnsanın kötülüğünü öyle net ifade ediyor ki.. Sadece kötülüğü değil tabii ki. Bu kitapta olduğu gibi kötülüğe karşı her zaman bir iyilik de var. Bu çocuğunki gibi çocuksu bir iyilik de olabilir, Mümin Dedenin iyiliği gibi pasif de. Mümin dedenin pasif iyiliği Orozkul'un kötülüğüne karşı duramadı, çocuğun çocuksu iyiliği ise bizlere her zaman kötülüğün var olacağını hatırlatmak için anıtlaşmış oldu. Kitap ilk yayınlandığında yazarın çocuğa çok acımasız davrandığını söyleyenler olmuş. Bu insanların gerçek hayatla hiç karşılaşmamış olduklarını düşünüyorum. Toz pembe bir hayatta iyiliğin her zaman kötülüğü yendiğini düşünüyorlar.. yanılıyorlar. Fakat bu kitapta iyilik tam olarak yenilmiş değil. Dediğim gibi anıtlaşmış. Yazarın kullandığı üslubu her zamanki gibi beğendim. Ayrıca çocuğu anlatırken çocuk gibi yazması, dedeyi anlatırken kırılgan bir üslupla devam etmesi çok güzeldi. Çocuk olmayı unutmamış bir yazardın sayın Aytmatov.
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,1bin okunma
222 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Yalnızlığı çok iyi tarif eden bir sürü kitap var ama insanın kendi yalnızlığını okuduğu sayfalarda görmek çok farklı. Kitabımız cinayete kurban giden köylü bir karı kocayla başlıyor ve daha sonra baş karakterimiz Yusuf ile tanışıyoruz. Yusuf garip bir çocuk. Büyüklerle büyük gibi ana babasının ölümünden bahsediyor ve bir duygu emaresi bile göstermiyordu. Kitabın devamında da bu devam ediyor. Ketum ve herkese yabancı bir karakter görüyoruz. Bebekliğinden beri yanında olduğu Muazzez dışında. Kitap başta olduğu gibi sonda da bir cinayet ile bitiyor. Kitapta dönemin sosyakültürel durumu gayet iyi betimlenmiş. Zaten kitabın genelinde oldukça güçlü betimlemeler mevcut. Ekonomik durumsa sadece Yusuf ve ailesinin üzerinden çok detaya inilmeden anlatılmış. Kitap aynı dönemi anlatan diğer eserlere bakarak daha romantik bir kitap.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,4bin okunma
524 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Kitap boyunca Bay Gaunt'tan iş adamı olmak ile ilgili çok şey öğreniyorsunuz. Öğrendiklerinizi uygulamak ise tamamen size kalmış. Gerekli Şeyler mağazasından alınan 'şeyler' müşteriler için oldukça ucuz fakat insanlık için çok pahalı. Kitapta beni en çok etkileyen olay Castle Rock insanlarının satın aldıkları çöpleri en çok istedikleri şeymiş gibi görmeleri. Bu biraz şimdinin insanlarının internet üzerinden veya büyük avmlerden alışveriş yaparken gördüklerine benziyor. Alana dek bu dünyada ihtiyacımız olan tek şey gibi görünüyor, satıcılar öyle inanmamızı istiyor. Aldıktan sonra bu büyü biraz daha sürse de en sonunda faydasız bir şey aldığımızı fark ediyoruz. Kitapta karakter analizleri muazzam. Bir sürü karakter ve bir sürü olay aynı anda olmasına rağmen kim kimdi unutmuyorsunuz. Sanki sizin komşularınız gibi geliyor belli bir sayfadan sonra. Hoş benim komşularımla böyle bir karmaşa yaşanması için dışardan bir etkiye gerek yok ama... Özellikle son yüz sayfada elinizden bırakamayacaksınız. Olaylar yaşanırken yerinizde duramıyorsunuz sanki kasabada yaşananları oradaymış ve izliyorsunuz gibi geliyor.
Ruhlar Dükkanı
Ruhlar DükkanıStephen King · Altın Kitaplar · 20201,569 okunma
Reklam
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Okuduğum ikinci Jane Austen kitabı oldu. İlk İkna kitabını okumuştum ve bunu ondan daha çok sevdim. Zaten Jane Austen'in de en içine sinen kitabı Emma imiş. Kitap 1800'lü yıllarda aile, aşk ve üst sınıfların yaşantısını konu alıyor. Baş karakterimiz Emma sahip olduğu iyi niteliklerin farkında ve bunun etkisiyle biraz kendimi beğenmiş bir karakter. En azından en başlarda öyleydi diyelim. Çöpçatanlıkta çok başarılı olduğunu düşünüyor ve gerçekten iyi bir ikna kabiliyeti var. Kendi kararlarının doğruluğundan şüphe etmiyor fakat kitabın ilerleyen sayfalarında hatalarını kabul eden olgun bir kadın görüyoruz. Ne kadar olgun olursa olsun sınıf ayrımını son sayfalarda bile bırakmıyor maalesef. Yaşadığı dönem bunu gerektiriyor gibi görünse de ben de sonuçta 21. yüzyılda yaşasam da yüksek tabakadan değilim. Bu yüzden onun düşüncelerine sinirlendiğim çok zaman oldu. Kitapta konuşmalar, tartışmalar çok iyi yazılmış. Gerçekten oturmuş tartışan iki kişiyi izliyormuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Yapılan tartışmaların etkileri daha sonraki bölümlerde de karşımıza çıktığı için oldukça tutarlı olaylar oluşuyor.
Emma
EmmaJane Austen · Can Yayınları · 201810,1bin okunma
226 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bir yandan neler olacağını öğrenmek için bir an önce bitirmek istedim diğer yandan bunun Çevik Atmaca'ya, Tenar'a, Arren'e, Azver'e, Tehanu'ya ve karşımıza yeni çıksa da hemen ısındığım Kızılağaç ve Ateşböceğine bir veda olacağını bildiğimden oldukça yavaş sindire sindire okudum. Kurgusu diğer kitaplara nazaran daha zayıf olmasına rağmen benim favori kitabım En Uzak Sahil idi. Burada o kitapta öğrendiğimiz her şeyi yıktık ve ben bundan oldukça tatmin oldum. Bu kitapta insan doğasının yine kendini nasıl tuzağa düşürdüğünü gördük. Kitabın ilk üçlemeden yıllar sonra çıkmış olması zaten çok yetenekli ve çoğu şeyi aşmış bir yazarın ustalığına ustalık katmış. Okurken gerçekten Yerdeniz'de de yılların geçtiğini hissedebiliyorsunuz. Verdiğin bu güzel evren için teşekkürler Le Guin. Büyümek güzeldi. (Ama keşke Vetch'i bir kez daha görseydik..)
Öteki Rüzgar
Öteki RüzgarUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 20201,433 okunma
280 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Masallarda anlatılan kötü insanlar kocaman burunlu, tıknaz, yüzünde büyükçe benler olan ve şeytan gibi gözlerle etrafa bakan kişilerdi. Dorian Gray ise tam tersi bunların olmuştu. Ona tam olarak kötü diyebileceğimizi düşünmüyorum. Temiz bir göle çamur atılmıştı Lord Henry tarafından ve bu çamur yıllar sonra kaybedecek hiçbir şeyi olmadığı için bir bataklığa dönmüştü. Dorian'ın istediği kendi ahlaksızlıklarının başka bir yüzde belli olmasıydı. Yıllar onu cezalandırmayınca yaşadığı hazlar yetmemeye başladı. Bu biraz küçük yaştaki çocukların eğitimlerinde olduğu gibi sanırım. Kitabın başında Dorian Gray de masum liseli bir çocuktu. Lord Henry'i sevmemekle beraber çoğu sözünü çok sevdim. İnsanın üzerinde büyük bir etkisi oluyor ve bunun farkında olarak insanların hayatlarını değiştirmeyi seviyor. Nasıl o portre Basil'in en büyük eseriyse Dorian Gray de Henry için beyazdan siyaha değiştirdiği en büyük eserdi. Yazarın tek romanı olmasına üzülmekle beraber böyle bir kitabın onlarca romana denk geldiğini düşünüyorum.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Can Yayınları · 201872,5bin okunma