Penthos

Penthos
@merdumhar
Sıkı Okur
kadife dokunuşun sertliğini de biliriz.
Reklam
Zira dostlarım saydığım kişiler kadar kendilerine karşı kayıtsız olduğumu düşündüğüm bazı başka insanların, hatta bana besledikleri sevgiden dolayı dostlarımın göremediklerini kötülük ve hasetleriyle açığa vuracağını bildiğim bazı kişilerin bile yargılarını daha önceden sıkça sınamadan geçirdim, ama konumdan hayli uzak olması dışında hiç öngöremediğim bir şeye itiraz edildiği çok nadirdir, öyle ki görüşlerimi en az benim kadar keskin ya da hakkaniyetle eleştiren biriyle neredeyse hiç karşılaşmadım.
türkiye iş bankası, birinci basım, çevirmen: murat erşen, mart 2020, beyoğlu
Penthos okurunun profil resmi
eleştirmesini istediğim ya da istemeden eleştirisini yöneltenlerin yaptığı tek şey, nesne ile özneyi birbirine karıştırıp, zihnindekileri kusmak. ürün hakkında eleştirilerin anti-tezlerine dair hiçbir şey sunmuyorlar. böyle bir çevre oluşturamadığım için kendimi suçluyorum. onları yükseltemediğim için suçlu benim.
Penthos bir yorumu yanıtladı.
23 Nisan kutlamaları Türk Genci adayı olma yolunda yetiştirilen çocuklarımızın çehresinin nasıl olduğunu bizlere gösterdi. Malum olduğu üzere 23 Nisan sözüm ona çocuklara armağan edilen bir bayram olarak literatürde. Gazze’de 7 Ekimden bu yana öldürülen çocuk sayısı kaynaklarda geçtiği kısmıyla 12,300. Yazmak ne kadar kolay, acıyı yaşamak bir o kadar zor. Dünya da açlık ve kötü beslenme sebebi ile yaklaşık 6 milyon çocuğun da öldüğü bilinmekte. Tüm bu gerçeklikler ekseninde ülke genelinde bayram kutlamalarına bakınca, kültürümüze sonradan adapte edilen; müzik eşliğinde danslar, kız ve erkek çocuklarımızın bir araya getirilerek dans ettirildiğini yine gördük. Peki ne görmeliydik? Vicdan, merhamet ve hüzün görmeliydik. Çocuk hüzünlendirilir mi? Evet ve de hayır. Hüzünlendirilemez, merhametten yoksun bırakılarak. Hüzünlendirilir, merhamet aşılayarak. Bizim her bayramımız yanında hüznü, merhameti, hatırlamayı taşımak zorundadır. Seküler bayramlar, vicdan ve merhamet duygularını silir süpürür. Ve böylelikle merhametten uzak, akraba bilmez, komşu bilmez, din kardeşi bilmez, insanlık vicdanı bilmez çocuklar büyür yetişir ve bu gençlere ne oluyor deriz. Fıtrata ve duygulara hitap eden bayramlarda çocuklarımıza dokunma bilincine ermek duasıyla.
Penthos okurunun profil resmi
böyle günler ve geceler toplumsallığı artırmak için icat edilir. içinde fikir, düşünce aranmaz.
1 önceki yanıtı göster
Penthos okurunun profil resmi
Devlet güdürecek koyun yetiştiriyor. Burada ne fikir ne de düşünce yoktur. Var gibi gözüken şeylerin akılda hiçbir karşılığı yok. Türk devletinin 250 yıllık hastalığı bu. Ortada aşılık derecede bir durum yok aslında. Adet üzere gerçekleşip sona eren bir eğlence. Kutlu Doğum Haftasını icat edenlerle arasında bir fark yok. Böyle şeylere matah bir şeymiş gibi anlam yüklersek, düşünce meselesiymiş gibi yaklaşırsak sonunda buna dönüşür.
1 sonraki yanıtı göster

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Penthos bir yorumu yanıtladı.
Şarabı borca içen iki kerre (esirür).
S• okurunun profil resmi
Manası nedir ?
Penthos okurunun profil resmi
mealen şarabı borç ile içen hem şaraptan hem de ayıldıktan sonra borçtan dolayı iki kez şarhoş olmuş olur. teşbihen dilediğin yere uyarlayabilirsin.
Reklam
Penthos bir yorumu yanıtladı.
İşte büyük bir heyecanla beklediğiniz o yazı 😤: 📌İsmet Özel’in “Osmanlı” Muhalefeti: “Osman’dan Vahdettin’e Bir İhanet Kültürü” "bir vatanımız olsun diyen isimsizler ve vatan benim olsun diyen meşhurlar..." Okumak için: edebifikir.com/dosyalar/ismet-...
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Dimağına sağlık. Özel'in, İstiklal Marşı Derneği vasıtasıyla hedeflediği menzile varamadığı için zaman zaman uğradığı hüsranla baş edebilmek adına tarihe ve müesses nizama salladığını düşünürüm. Bu sallamalarını nasıl bir usul/metod gözeterek gerçekleştirdiğinin şerhine benzettim yazını. Yani yazın bana göre, bir başka, "yeterince (kiminin nazarına göre fazlaca) müslüman ol(a)mayanlar"a sopa sallama, andaki arızaları geçmişe ve geçmişin arızalarını ana hasretme denemesi olmuş bana göre. Özel'in muharrirliğini önemseyen herkes için bir uyarı levhası, veya en azından benim için. Yazıda, zihinleri kilitleyen anahtarlar olarak nitelediğim ifadeleri not aldım. Bunların kilitleyen anahtarlar, yani açan anahtarlar olmadıklarını söylüyorum. Oysa anahtar, hem kilitleyebildiği hem de açabildiği için anahtardır. - İslamî mücadele - İdeal bir İslamî düzen - İslamî bir yaşam - İslamî gerekçeler - İslamî yaşamın muhafazası - Cenâb-ı Hakk'ın egemenliği Bunlara gelmeden önce altını kalın çizgilerle çizdiğim bir kısmı öne çıkarmak isterim. "Özele göre medeniyet, insanların kendi hayatlarını, kendi elleriyle oluşturdukları kurumlar aracılığıyla yönlendirme arzusu ise Müslümanlar tarafından reddedilmesi gereken bir kavramdır... Dolayısıyla Özel için İslami mücadele, Cenab-ı Hakkın egemenliği dışında bir güce boyun eğilmemesi anlamına gelirken, medeniyet, insan eliyle icat edilen kurumsal yapıların bu egemenliği yok etmesi demektir". Özel'in kavramlar dünyasında aşağı yukarı bu şekilde ifadesini bulan medeniyetin, saadet asrı ve raşit halifelere dair, yine Özel'in kabul ettiği tarih kurgusuyla yakından değil, teğet geçen değil, iç içe geçen bir anlam ilişkisi var. Tarihi, önerme ya da savları vasıtasıyla kendini layüsel kılmak için, ya da 'öteki' addedilene karşı sopa kılmak için incelemeyenin bilebileceği üzere, mezkur dönemler de dahil, insanlar kendi hayatlarını, kendi elleriyle oluşturdukları kurumlar aracılığıyla yönlendirdiler. Vahiy ve nübüvvet; sıfırdan kültür, kurum oluşturmaz, insanlar, coğrafyalarına ve ana dillerine göre, vahiy ve nübüvveti anlamlandırarak, kültürü de kurumları da tevhid dairesine alarak şekillendirirler. Bunu, geleneğin arızî yönlerini düzelterek yaparlar, ya da yapamazlar. İnsanlar, siyasi bağlamda, gövdelerine bol gelen "Cenâb-ı Hakk'ın egemenliği" gibi ifadeleri kullanmayı ne kadar sevseler de, "Cenâb-ı Hakk'ın egemenliği"nin neye işaret ettiğini düşünebilmek, yine insan eliyle, insan yasalarıyla, insan kurumlarıyla mümkün olur. Mesela, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması, Cenâb-ı Hakk'ın egemenliğinin izhârıdır. Dolayısıyla, modern medeniyetin insan eliyle icat edilmiş kurumlarının, mezkur egemenliği yok etmesini söz konusu etmek, mezkur egemenliğin yok edilebilir olduğunu düşünmenin ikrarıdır. Kavramların, mefhumların ya da eylemlerin başına İslamî sözcüğünü kondurmanın, şuur dışı bir seçkinciliğe işaret ettiğini, İslam'ı da bir çeşit pazara, dükkana, mağazaya dönüştürdüğünü düşünüyorum. Özel'de şuurlu bir seçkinciliği de gözlemleyebiliriz. Şiir yazan bir insanın, simgeleri, sembolleri önemsemesi, bunları öne çıkarma gayreti yadırganası değilse de, kimlik anlatısını kuvvetlendirmek adına kullandığı ne varsa, ki ben bunlara Özel'in takıklığı demekte bir beis görmüyorum, küçük bir çocuğun oyuncaklarına benzetiyorum. Misak-ı milli haritalı kupa bardaktan, tişörte, "Kur'an yazısı Türk yazısı" denklemine, hülasa Özel aydınlanmasının tüm sembollerine baktığımda oyuncaklar görüyorum. İdare-i maslahattan kaçınma, keskin tavır, tavizsizlik, ötekini değillemenin, öteki üzerinden bir kimlik anlatısı kurmanın ve bu kimliği pekiştirmenin aracına dönüşünce, sayısız oyuncağıyla mutsuz olan bir çocuğu görür gibi oluyorum.