Gençlik bahar gibidir. Dünyanın kış ile güz arasındaki köhneliğini bilmeyen yoktur, ya çiçeklerin açtığı, kelebeklerin uçtuğu mevsim, her şey canlanır bir anda, gençliğe bürünür.
Eylülde sanki bahara hasret çeken mahzun bir tazelik, sanki üzerine çöken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine kalıcı olmak, tekrar bahar olma mücadelesi vardı.
Ve gözlerin, dudakların söylemekten, anlatmaktan o kadar titredikleri kalpten taşıp gelen şeyleri dillendirmek için müzik kendilerine yardım ediyor, sanki ruhları için bir kavuşma vesilesi oluyordu.
Sevmek, sevmek istiyordu. Hayatında yalnız bu eksikti; fakat hayatta her şey bundan ibaretti. Sevmek, evet, bütün saadet yalnız bununla elde edilebilirdi.