Yaşadığımız bütün meselelerin temelinde hep aynı sebep var. Birbirimizi dinlemiyoruz. Bütün kıyamet bundan kopuyor. İnsan, insanı anlasa bir şeyler değişecek, bilmiyor. Mill aynı kitabında, "İnsanlar iki tarafı da dinlemek durumunda olduğu sürece her zaman ümit vardır." diyor. İnsanları dinlemeli ve anlamaya çalışmalı sevgili okur. Ancak böyle iyiye gider dünyamız. Var olun.
Ne kadar da meraklıyız fani şeylere kıymet vermeye. Öğrenmeye de niyetimiz yok gibi! Mark Twain, "İnsanın gerçek değeri yüreğinde yatar." der. İnsan dediğin yüreğidir sevgili okur. Hepsi bu. Var olun.
Bazen öyle meselelere dalıyoruz ki, sonunda hiç değmediğini fark ediyoruz. Kaybolan zaman kendini nasıl da unutturuyor. Faruk Duman, "İnsan kendi zamanını elinden bir kere kaçırmaya görsün, o kayıp zamanın izinde yaşamının hiç bitmeyecekmiş gibi gözünün önünden akıp gittiğini duyumsar." der. Zamanı kaçırmamalı sevgili okur. Var olun.
Bazen hissetmeyi dahi unutuyor insan ve o anlarda ne yapsa her şey daha da kötüye gidiyor. Bilirsiniz. Andre Breton bir başka kitabında, "İnsanın artık hissetmediği anda sessiz kalmasına inananlardanım." der. Her şey yoluna girer sevgili okur. O zamana kadar (belki de) köşemize çekilmek gerek. Var olun.
İnsanın mutlu olmasına engel olan sebepleri ortadan kaldırmak, ekseriyetle gücümüz dahilindedir. Fakat her nedense, bunu denemeyi aklından bile geçirmez insan. Ne tuhaf. Spencer Holst, aynı kitapta "Hayır, mutsuzluk başka bir şeydir, mutsuzluk insanın cesaretinin olmamasıdır." der. Cesaret, sevgili okur. İhtiyacımız olan birazcık cesaret. Var olun.