Ali annesinin elini öptü sonra şekerli bir şey yemiş gibi dudaklarını yaladı. Annesi gülüyordu. O annesini her öpüşte, böyle bir defa yalanmayı âdet edinmişti.
ÇÖKEN İMPARATORLUĞUN ALTINDAN GELEN ÇIĞLIKLAR İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
Bir İmparatorluk Çökerken” benim Cahit Uçuk’la tanışma kitabım.
Selçuklu ve Osmanlının tüm zamanları ile ama daha çokta yıkılış dönemi ile ilgili pek çok kitap okumuş olmama rağmen Uçuk’un kendi çocukluk gözü ile anlattığı yıkılış öyküsü çok çarpıcı ve etkileyiciydi.
O kadar ki, Uçuk’un çocukluk anılarını okurken adeta bir alev topunun içinden
Halil abiciğim, her ne kadar sorumu mecrasından çıkarıp farklı yerlere götürsen de, olsun, kültürüm arttı.🙂Gelgelelim ki; şu yanlıştan kurtulmamız lazım.Osmanlıyı Ahmet Şimşirgil ve Sinan Meydan bakış açılarının arasına sıkıştırmaktan vazgeçmeliyiz.Bu tarih bizim.Osmanlı da, Selçuklu da, öncesi de.Meseleleri doğru ve objektif değerlendirmekten yanayım.Bunun için de bir parça iyi niyete ihtiyacımız var.Senin kadar okumamama vurgu yaptıysan, doğrudur, fakat en azından her okuduğumu doğru zannedecek kadar da gaflette değilim. Biraz makul ol lütfen.Makul olmak demek kendi doğrularını karşı tarafa teyit ettirmekten öte, onu anlamaya çalışmak ve haklı olduğu noktalarda birleşmek demektir.Osmanlı'nın her konu da doğru olduğunu iddia edemem.Fakat padişahların 'tanrı-imparator' vehmine kapıldıkları da asla doğru değildir.Zaten Osmanlı Devleti'ni, Mısır ve Roma İmparatorlukları ile kıyaslamak başlı başına bir hatadır.Osmanlı din namına bana göre de büyük yanlışlar yapmıştır, doğrudur, fakat bu hiç bir zaman batının yaptığı din sömürüsü ile kabil-i kıyas edilemez.Yapılan hataları ilim düşmanlığına bağlamakta ayrı bir yanlış kanımca.Son tahlil de diyeceğim şu:Osmanlının ömrünü sadece rakiplerinin durumuna göre değerlendirmek yanlış olmakla birlikte, ki subjektiflikte tam da buradadır, halkın ihtiyaç ve beklentilerini bir ölçüde karşıladığını da görmemiz lazım.Kal sağlıcakla.
“Kristof Kolomb’un Amerkayı Keşfi” tabiri ve hikâyesini ta ilkokul sıralarından beri duyarız. Duyarız da bu duyduklarımız ve bize öğretilenlerle Kolmb’un seyir defterinden öğrendiklerimiz pek de bir biriyle örtüşmüyor.
Zira Kolomb’un yeni bir kıtanın keşfi diye bir kaygısı, çabası olmadığı gibi, onun böyle bir kıtadan haberi bile yok. Zira o hep