“Güneş, hoyrat cömertliğiyle incelikleri yok eden bir sevgili gibi yakıp kavuruyordu her yanı. Ardıçların, söğütlerin, cevizlerin genç yaprakları daha şimdiden canlılıklarını yitirmiş, döküm mevsimine hazır olmuşlardı. Kuruyan otlardan yayılan koku, bu tarihi mekanı tamamlayan bir parfüm gibi belleğimizi uzak zamanlara savurup götürüyordu