Sana acıklı bir olay anlatmak istiyorum. Termitleri biliyorsundur kuşkusuz, Afrika’da yaşayan akkarıncaları, bir kaç metre yüksekliğinde, taş gibi sert, etkileyici karınca tüm sekleri oluştururlar. Akkarıncaların gövdeleri yumuşak olduğu, başka böcekleri koruyan keratin kabuktan yoksun oldukları için, karınca tümsekleri, kendilerinden daha iyi silâhlanmış bazı düşman karıncalara karşı toplu kalkan işlevi görürler.
Ama zaman zaman bu tümseklerden biri bir su basması ya da bir filin üstüne basması sonucu yıkılır (filler, karınca tümseklerine sürtünmekten hoşlanırlar). İşçi karıncalar yıkılan kaleyi yeniden yapmak için hem en işe koyulurlar. Kocaman düşman karıncalar da saldırıya geçerler. Asker karıncalar kabileyi savunmak için dışarı çıkarlar, düşmanı durdurmaya çalışırlar. Ne boyları ne de silâhları bakımın dan bu karıncalarla baş edemeyecekleri için, saldırganlara sımsıkı kenetlenirler, ellerinden geldiğince ilerlemelerini engellemeye çalışırlar, bu sırada düşman karıncaların yabanıl kıskaçları onları parça parça eder. Ancak, işçi karıncalar ayağına çabukturlar, az önce yıkılmış olan karınca yuvasını kapatmaya çalışırlar... ama böyle yaparak, başkalarının kurtulması için kendilerini kurban eden zavallı, yiğit asker akkarıncaları dışarıda bırakırlar. Bunların bir madalyaya olsun hakları yok mudur? Yiğit olduklarını söylemek hakça olmaz mı?
Bu garip karabasanı anlattığın zaman bana nasıl bir şey bağışladığını bilemezsin. Bin yıl yaşasam bile, o akşamüstü, sesimin seni yüreklendirdiğini bilmenin bana verdiği gu rurdan ötürü sana borcumu ödeyemem.
Aşağıdaki sayfalarda sana söyleyeceğim her şey, şu biricik öğüdün yinelenmesinden başka bir şey olmayacak. Güven. Bana güven, dem iyorum , herhangi bir bilgeye de, belediye başkanına da, rahibe de, polise de güvenme. Ne tanrılara, ne şeytanlara, ne makinelere ne de bayraklara. Kendine gü ven. Hep daha iyiye doğru gitmeni sağlayacak olan zekâya, sana iyi arkadaşlıkların yolunu açacak olan sezgine güven.
“İstenildiği gibi olan ya da olmayan şeylere üzülmekle o kadar zaman harcıyoruz ki treni kaçırıyoruz,” demişti. “Hayat kendi yolunu bulur ve her şey olacağına varır. Sadece yaşa ve bırak olsun gitsin.