Henüz 20 yaşına yeni basmış bir genç ve o yaşına basar basmaz trene bindiği o vakit ise I. Dünya Savaşı başlamış, Çanakkale harbe girmişti. Gazze, Filistin, Kudüs, Lübnan, Beyrut gibi daha birçok yurtta birinci şube şifre kalemi olarak görev yaptı.
Kitap bir tarafında; oradaki yaşamı bütün çıplaklığı ile anlatmaya ve insan hayatının gelenek, görenekleri ve yaşam ritüelleri içinde barındırıyor.
Diğer tarafta ve ağır basan bu kısmı ise; savaşın o can çekişi, acısı düşlerine üşüşüyor, gözlerine geliyor. Geride ise neçe Ahmetler, Mehmetler kalıyor ki bunları; buz mu, kum mu, su mu yoksa iskorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Hepsinden kurtulsa bile onları gördüğünüzde onlara yine sorarsınız o tanıdığımız "Ahmet'i, Mehmet'i gördünüz mü?" diye, bu Anadolu'nun her yerdeki, Çanakkale'deki, Erzurum dağındaki, Medine'deki destanıdır.
Bir taraf alman hayranlığı, küçük bir taraf ise fransız hayranlığı ile girdiğimiz bu harbin sonuçları kitabın başından sonuna.
İşte size kitabın sunduğu bir özet; "İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına ne sizi ne milletimizi kurtarabilir.
Bir muharrir, bütün ömründe böyle bir kitap yazabilmişse, dünyaya beyhude gelmemiş demektir.