Artık ne mutlu ne mutsuzum.
Her şey geçip gidiyor.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde "insan" dünyasında tek gerçek şey bu.
Her şey geçip gidiyor.
Ah, insanlar birbiri hakkında en temel şeyleri bile bilmiyorlar. Birbirlerini zerre anlamadan en iyi arkadaş olduklarını sanıyorlar. Yaptıkları hatayı asla anlamadan sürdürüyorlar yaşamlarını ve aralarından biri ölünce ardından konuşma yaparken ağlıyorlar.
Tende beden, bedende can taşıdıkça, bu dünyada yaşadıkça hayat yolunun önündeki engelleri aşmaya, kaldırmaya çalışacaksın, arkadan omuz vereceksin. Başka türlü olmuyordu...
Bilirsin, bir kız iyi bir ere düştüğü zaman daha da güzelleşir, gözleri yaldır yaldır patlar, gül gibi olur. Ama kötü birine düşerse solar gider, çöp gibi kalır. Baktıkça yüreğin sızlar...
Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
O kalabalık içinde hiç konuşmamak, sadece birbirimizin varlığını bilmek daha iyiydi aslında. Ne konuşabilirdik ki? Garip bir sürüklenişti bu ve ikimiz de sesimizi çıkarmadan akıntıya kapılmayı kabul ediyorduk, nerede duracağımızı bilemeden.