Canlılığını bütünüyle yitirmemiş, yani hakikatle bütün bütüne ilgisini kesmemiş bir uygarlığın her zaman için kurtuluş ümidi vardır. Yeter ki, hakikatle ilgisini kesmemiş olan bölümünü maya gibi kullanabilme gücünü gösterebilsin. Ama çok defa tersi olur. Canlı kesim ölü kısmı diriltemez de ölü kesim sınırını durmadan genişletir. Çünkü: yaşama akıntısı o yöne doğrudur. Bu akıntıyı çevirmek ancak bir inanç etrafinda toplanmış samimi ve güçlü bir avuç insanın yaşayan kesimden aldıkları bir fideyi ruhlarının en güvenli bölgesinden gelen soluklarla büyütmesi, sonra onu toprağa dikilen bir filiz gibi diş şartların etki- siyle savaşmaya bırakması, savaşa savaşa gelişen bu filizin köklü bir ağaç olmasıyla mümkündür.