Murat Karahan

Murat Karahan
@Muratkarahan
Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme - Yüksek Lisans
İstanbul
24 July
125 reader point
Joined on March 2018
Yoksul çıplak sefiller, her kimsemiz siz, Bu acımasız fırtınanın kükreyişi karşısında eğilenler, Bir çatı bulamayan başlarınız, beslenmemiş bedenleriniz Lime lime olmuş bu korunaklı pejmürdeliğiniz Nasıl korur sizi böylesi mevsimlerden? Ah, ne az özen gösterdim buna ben! Hekimliği kavra, ihtişamı; Aç kendini ki hisset bedbahtların hissettiğini, Sarsabilirsin o güçlü akıntıyı Ve gösterebilirsin onlara daha adil bir cenneti
Reklam
Makineleşme ve modern endüstriyle birlikte... yoğunluk ve kapsam bakımından bir çığı andıran taarruz başladı. Tüm ahlak ve doğa, yaş ve cinsiyet, gece ve gündüz sınırları yok edildi. Sermaye kendi şölenini kutluyordu.
Modernlik makinelerce oluşturulmaktadır ve modern insanlar sadece mekanik kopyalardır.
Sayfa 46 - IletişimKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Sanat ve Propaganda
Naziler, sanat ile propagandayı aynı şeyler olarak gördüklerinden, günümüz medyasının temellerini attılar. Bu kuramsal bakımdan, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği kanıtlardan bellidir: Nazi propaganda bakanı Doktor Goebbles, Berlin Savaşı adlı kitabında şunları yazar: "Bizim bir zamanlar, taşrada, kırda, Güney Almanya kasabalarında, oralardaki berber dükkanlarında henüz yalanların diliydi; kandıracaktı insanları ve taraftar kazanacaktı.
Sayfa 252 - IletişimKitabı okudu
Yaşam yaşanmaya değmediği için insan kendisini öldürür, işte bir gerçek, kuşkusuz, ama kısır bir gerçek, çünkü fazlasıyla açık. Ama yaşamaya yöneltilen bu aşağılama, içinde daldırıldığı bu yalanlama, hiç anlamı olmamasından mı geliyor? Uyumsuz olması, umut ya da intihar yoluyla kendisinden sıyrılmayı mı gerektiriyor?
Reklam
Bu Kalp Seni Seviyor
BU KALP SENİ SEVİYOR Geceleyin usulca uyurken, Ansızın uyanıyorum Ve seni düşünüyorum. Uykum ortadan ikiye bölünüyor Konuşuyoruz papatyalarla Ve bil ki Bu kalp seni seviyor… Geceleyin usulca uyurken, Birden ayağa kalkıyorum Ve seni düşünüyorum. Uyku kıvranıyor Alınganlık yapan mimozalar beni izliyor Gözüme uyku girmiyor Ve bil ki Bu kalp seni seviyor… Geceleyin uyurken, Ansızın sıçrıyorum. Rüzgarın zifiri karanlıklarda uzaklara fırlattığı Boynu bükük bir ay ışığına bakıyorum Sonrasında dudak büken yıldızlara Ve seni düşünüyorum. Uykum kaçıyor Bil ki Bu kalp seni seviyor.
Arzu ve dürtü sahneye çıktığı anda, her ihtiyaç tatmini sorunlu görünmeye başlar
Sayfa 147 - MetisKitabı okudu
Zaman geçiyor, hayat bir nehir falan filan derler ya. Ben bunu duyumsayamıyorum, zaman hareketsiz duruyor ve ben de onunla beraber duruyorum. Ortaya attığım bütün planlar gerisingeri üzerime savruluyor, yere tüküreyim diyorum, kendi suratıma tükürüyorum.
Boğulmak üzere olan bir adamın sudaki bir saman çöpüne tutunmaya çalışması gibi. Siz de takdir edersiniz ki adam boğuluyor olmasa, bir çöp parçasını koca bir ağaç dalı gibi görmez.
Kimi insanlar kendileri ile baş başa olmaya o denli alışmışlardır ki, kendilerini başkalarıyla kıyaslamazlar bile; sakin, neşeli bir ruh hali içinde, kendi kendilerine güzel sohbet ederek, hatta gülerek monolog yaşamalarını sürdürürler. Ama kendileri başkaları ile kıyaslamaları sağlandığında, kendilerini evhamla küçümsemeye eğilimlidirler.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem aydınlık hem karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyor.
Fırçam ve renk renk boyalarım var. Alev alev dolanıyor içimi çizme isteği. Aslolan çizmek değil, özlem. Bir yol çiziyorum, giderek daralan, perspektif bilmediğimden değil, gözlem. Yollar uzakta daralıyorlar, bunu uzun otobüs yolculuklarından biliyorum. Bir kız çiziyorum yolun başına, eline bir çanta veriyorum, okula gitsin, okusun hasbam. Uzun uzun saçlar çiziyorum, işi ne, taransın yosmam. Sonra resme bakıp basıyorum şarabı bardağın gözne, bardağın gözünün tam neresi olduğunu çok iyi bilmeyerek. Seviyoruz ya, içmek gerekli. Kız çıkıp gidiyor resim kağıdından. Fırçalarımı kırıyorum, boyalarımı atıyorum gayya kuyularına. İçindeki çizme isteğini bir ressama ciro edip basıyorum şarabı bardağın gözüne... Bardağın gözü olmaz. Çekmece mi bu? Çekmecenin gözünün de bir şey gördüğü söylenemez. Kendin yarat dertleri, kendin üzül, delikanlı bir felsefe.
Burkaların altında yalnızca kadınlar kaybolmuyor. Erkeklerin bütün hayal güçleri, imgelemleri de tükeniyor. Kadınların yüzü bomboş bir çöle dönüşüyor ve bu çöl, kadının bir serap olarak bile görünmesine izin vermiyor. Kadını kendinden yapılma bir çölde, kendi çölünü bekleyen bir çadıra dönüştürüyorlar.
Sayfa 81 - MetisKitabı okudu
Yaşamayı bilmeden yaşayan bizlere (benim ender benzerlerime ve bana), her şeyi reddetmekten başka hayat tarzı, dünyayı seyretmekten başka yazgı kalmıyordu?
Sayfa 27 - CanKitabı okudu
187 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.