Murat Sezgin

Evet, yaşamında pek çok şeyi göğüsleyebilirdi ama, insanın hiçbir desteğinin bulunmaması da hoş bir şey değildi. Bugünün insanları yalnızca dans etmek, yüzmek ya da gevezelik etmek peşindeydiler. Ciddi konuları ve hele çalışmayı ise kimsenin aklından geçirdiği yoktu.
Sayfa 43 - Sel Yay.Kitabı okuyor
Reklam
Günlük yaşam, yalanlardan kurulu yüzeysel bir düzendi. Yanından geçenlerin her biri yalnızca birer yalancıydı. Bu yüzden zahmet edip suratlarına bakmıyordu bile. Kitleyi oluşturan şu kötü oyunculardan hangisinin yüzü çekici gelebilirdi ki ona! Gerçekte yüzlerini her an değiştiriyor, bir gün bile aynı rolde kalmıyorlardı.
Sayfa 25 - Sel Yay.Kitabı okuyor
Yalnızca paketler halinde kolunun altında taşıyacak olduktan sonra, kitapların, ona ne yararı dokunabilirdi ki?
Sayfa 23 - Sel Yay.Kitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Sekiz saat uyumak, sekiz saat de hiçbir şey yapmaksızın, leş gibi oturabilmek uğruna, geriye kalan tüm zamanları, tiksindikleri işlere adıyorlardı.
Sayfa 22 - Sel Yay.Kitabı okuyor
Murat Sezgin

Murat Sezgin

, started reading a book
Körleşme
KörleşmeElias Canetti
8.3/10 · 3,567 reads
Reklam
160 syf.
·
Not rated
·
Read in 16 days
İzmler
İzmlerEmma Lewis
7/10 · 9 reads
Belli bir yaştan sonra ölümden dönmüş gibi başını dik tutmaya utanıyor insan, ya da bıkıyor, daha da kötüsü en pespaye haliyle görünmek istiyor, başını en pespaye haliyle dik tutmak da olacak şey değil. İnanmıyorlar. Ben inanıyor muyum sanki? Yitirdiklerim, sevdiklerim, her şeyin etraflarında dönmesinden hoşlanan insanlar; işleri gizli, kaşları çoğu zaman çatık, tedirgin, korkak, patavatsız, neredeyse merhametsiz, kupkuru, aslında öykünmeden ibaret sözde kalan dürüstlükleriyle, işlerine gelmeyen ve fazla zahmet gerektiren azimkâr bir gerçeği, boğucu yaz günlerinin sivrisineklerini kovalar gibi sürekli kışkışlayarak yaşayan insanlar... Ne garip, insanın, tıpkı eşyalar gibi, kimseye ait olmadığı, sanki kendine inat özgürleştiği bir an var, ama yaşanmayan, sadece adsız birilerinin çok uzaklardan düşünü gördükleri bir an; gücünün çevresindeki gerilimin ansızın dağıldığı, bütün denetimlerden, bütün göz hapislerinden kurtulduğu, el değiştirmesinin artık mümkün olmadığı, unutulduğu, yitirildiği belki de ümitsizliğin boşluğunda sürüklenip başkalarıyla kaynaştığı, başkalarına evlerindeki bir bitki, yanlarındaki bir hayvan gibi muhtaç olduğunu duyduğu zaman. Fakat gerçekte öyle bir an geliyor ki, sanki her insan, birazdan yemeğe oturulacağını söylercesine öleceğini söylüyor, ama kimse ölmüyor; zaman, bunu söylememiş, kendi dahil kimseye itiraf etmemiş olmanın verdiği sanki paylaşılan gizli bir korunma güdüsünün abartılan ya da küçümsenen önemliliğinde, her şeye rağmen bütün durağanlığıyla akıp gidiyor.
Sayfa 105 - Metis Yay.Kitabı okudu
Boş evlerde, insanı ürküten, evin sesi değil, kendi adımlarının, kendi nefesinin sesidir. Çünkü ev, sesini başkalarına değil, kendine bakana dinletir; içinde ölene; ya da öleni görene. Belki de bu yüzden evler ölümsüzlüğe kapalıdır, konuşmazlar; ya da kimsenin dile getirmeyeceği bir ölümsüzlükte yaşarlar.
Sayfa 37 - Metis Yay.Kitabı okudu
Düşün­menin derinliği neden oluşur? Hesaplamanın aksine, düşünme dünyaya yeni bir bakış sunar, hatta başka bir dünya ortaya çıka­rır. Sadece canlı olan, acı çekebilen hayat düşünme yetisine sa­hiptir. Yapay zekada eksik olan tam da bu hayattır: "Biz düşünen kurbağalar değiliz, soğutulmuş iç organları olan nesnelleştirici ve kaydedici aletler değiliz - düşüncelerimizi sürekli olarak acı­larımızdan doğurmamız ve onlara içimizdeki kan, yürek, ateş, haz, tutku, azap, vicdan, kader, talihsizlik gibi her şeyi anaç bir şekilde vermemiz gerekir." Yapay zeka sadece bir hesap aracıdır. Öğrenme yetisine hatta "derin öğrenme" yetisine sahiptir ama deneyim yetisine sahip değildir. Ancak acı, zekayı tine dö­nüştürür. Acı algoritmaları olmayacaktır.
Sayfa 50 - Metis YayKitabı okudu
Reklam
Bugün artık acıya maruz kalmak istemiyoruz. Halbuki acı yeni­nin, tamamen farklı olanın ebesidir. Acının negatifliği aynıyı ke­sintiye uğratır. Aynının cehennemi olan palyatif toplumda acının dili, acının poetiği mümkün değildir. Bu toplumda yalnızca hoş­nutluğun nesrine, yani gün ışığında yazmaya yer vardır.
Sayfa 48 - Metis YayKitabı okudu
…acı olmadığında körüzdür, hakikate ve bilgiye ulaşamayız: "Koptuklarında acı veren bağlar hakikidir, et haline gelmiştir. İnsan acı çektiği durumda gerçekten mevcuttur, orada -bilerek ya da bilmeyerek-sevmiştir de. Böylece dünyanın örgüsüne göz atmış oluruz: Varlık nerede acı çekebiliyorsa orada gerçekten örgünün içindedir, sadece mekanik ve mekânsal bir yan yanalık değil gerçek, yani canlı bir birliktelik söz konusudur orada."
Sayfa 41 - Metis YayKitabı okudu
7.4k öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.