Gitgide insanlardan uzaklaşırken tarif edilmez bir duyguyla yıllardır beklenilen ve hep bulunduğu anda kaybedilmesiden korkulan aşkla hayata yeniden tutunmak. Hep hayal edilen mutluluğu hiç hayal edilmeyen bir şekilde kaybetmek... Yıllar sonra hic unutulmayan o aşkından tekrar hayata tutunabilecek güzel bir hediyeyi görmek... Buna rağmen hiç ama hiçbir şey yapmadan yavaş yavaş ölüp gitmeyi tercih etmek. Bu Raif Efendinin kendine kestiği bir ceza mıydı, yoksa hayatta tek sevdiği kadına artık sonsuz hayatta kavuşmak için başvurduğu, artik kendinde hicbir guc bulamadigi için ona zahmetsizce ulaşılabilecegini düşündüğü en kolay tek yol muydu?.. Ne kadar ona üzülsem de hayatın karşısına çıkardığı biricik aşkından o güzel hediyeyi kucaklamadigi için ona hala birçok okur gibi çok kızgınım...Ah Raif Efendi...Sabahattin Ali mekanın cennet olsun.
Yolculuk yaparken çoğu zaman pencereden akıp giden manzaraya kendimizi bırakır ve etrafı dikkatlice inceleme isteği duymayız.Bu dediklerim çoğumuz için geçerli olabilir;ama Miss Marple için değil... O gün yolculuk yaparken gördüklerini unutmayan ardından kendince bir plan hazırlayıp cinayet olduğuna emin olduğu o anları herkesin gözünün önüne seren bu yaşlı teyzemizi Agatha Christie hayranları iyi bilir...
16.50 TreniAgatha Christie · Altın Kitaplar · 04,622 okunma
Kitabın basim kalitesi ve çevirisi son derece keyif vericiydi...Jules Verne her yaştan herkesin okuyabileceği eski zamanları güzel bir macerayla kah balonla kah bir gemiyle kah bir denizaltiyla yaşamanın en güzel adreslerini yazan harika bir yazar... 1800 lu yıllar...Anlam verilemeyen deniz kazaları...Halk arasında bir bu kazalara sebep olan ve efsaneye dönüşen ama kimsenin tam anlamıyla tahmin edemediği büyük yaratık yakalabilecek mi? Keyifle okunacak bir Jules Verne klasiği...