“Sinizm ekolünün kurucusu Yunan filozof Diyojen bir fıçıda yaşardı. Büyük İskender güneş altında dinlenmekte olan Diyojen'i ziyarete gidip ona yapabileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda Diyojen o hiçbir şekilde itiraz edilemeyen cevabını vermişti: "Sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. Bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almamış olursunuz."
“Büyük ölçekli politik ve toplumsal sistemlerin kurulmasına yol açan çiftçiliğin yarattığı baskının çok geniş etkileri vardı. Azimli ve çalışkan çiftçiler, ne yazık ki, o günkü çalışmalarının karşılığı olarak ulaşmak istedikleri ekonomik güvenceye neredeyse hiçbir zaman ulaşamadılar. Her yerde ortaya çıkan yöneticiler ve seçkinler, köylülerin emeğiyle ürettiği fazla gıdayla beslenip, çiftçileri de zar zor hayatta kalabildikleri bir yaşama mahkum ettiler.”
Kocalarını kendi babalarını model alarak veya onu babalarının yerine koyarak seçmiş olan pek çok kadının evlilik yaşamlarında kocalarıyla her şeye karşın anneleriyle olan kötü ilişkilerinin bir tekrarını yaşadıkları uzun zaman önce dikkatimizi çekmişti. Böyle bir kadının kocasının onun babasıyla olan ilişkisinin mirasçısı olması gerekirken gerçekte annesiyle yaşadığı ilişkinin mirasçısı olmaktadır. Bu durum aşikâr bir gerileme vakası olarak kolaylıkla açıklanabilir. Anneyle olan ilişki asıl ilişki niteliği taşımakta ve babaya duyulan bağlılık da bunun üzerine inşa edilmekte ve şimdi evlilik yaşamında da baskılanmış olan asıl ilişki gün yüzüne çıkmaktadır. Kadınlığının gelişiminin ana içeriği de annesinden babasına transfer edilen sevecen obje bağlanımlarının devam ettirilmesinde yatmaktadır.
Hayat karmakarışıktı, iyi insanlara kötü davranılıyor ve zulmediliyordu, kötüler ise güle oynaya yaşıyorlardı, "hem pastam dursun hem karnım doysun" da dahil olmak üzere tüm meseleler iğrenç birer yalandı.
Enine boyuna düşündüğünüzde, bazı şeylerin karada yaşamak için uygun olduğunu bazı şeylerin ise suda yaşam bulduğunu görürsünüz. Bir kol saatinin göz açıp kapayıncaya kadar işi bitmişti, şu onun için güçlü bir zehirdi, birkaç damla suyla vadesi dolmuştu. Diğer şeyler, lastik ördekler, süngerler ve deniz yosunları suda çiçek açıp şişerlerdi. Peki ya insanlar? Standish insanın su konusunda değişken olduğuna karar verdi, bazen suda yaşam buluyor bazen de çürüyüp gidiyordu.