İstanbul Kürenin En Güzel Parçası Siz Ona Yalnız Milletiniz Namına Değil Bütün İnsanlık Hesabına Bakmalısınız ,Bunu Elinde Bulundurmanın Zevki Kadar Mesuliyeti de yok mudur
Hoşlarına giden bu! Kendileri gibi olmamak, ellerinden geldiğince başka birine benzemek...Bunu ilerlemenin en yüksek noktası olarak görüyorlar.Üstelik bu fikir bile kendilerine ait değil
PRESTİJ
Statülerin saygınlıkları toplumdan topluma ya da aynı toplumda zaman içinde değişikliğe uğrayabilir. Birey bu saygınlığı ya statüsü nedeniyle ya da kişisel özellikleriyle elde eder. Birincisine statüsel saygınlık, ikincisine ise kişisel saygınlık adı verilir. Statüden kaynaklanan saygınlık, aynı statüye sahip kişilerde aynıdır. Kişi statüsünü kaybedince statüden kaynaklanan saygınlığını da kaybeder. Bir genel müdür emekli olduktan sonra statüsel saygınlığını yitirir ancak iyi bir insan ise saygı görmeye devam eder. Kişisel saygınlık ise kişinin hem mesleğini iyi yapması hem de olumlu kişilik özelliklerine sahip olması sonucu kazanılır. Aynı işi yapan iki diş hekimi ya da iki öğretmen aynı kişisel saygınlığa sahip olamayabilir. Yalan söyleyen bir avukat, sarhoş olarak işe gelen bir müdür, hastasına gerekli özeni göstermeyen bir doktor, statüsü ne olursa olsun kişisel saygınlığa sahip değildir çünkü statüsel saygınlık, kişisel saygınlığın güvencesi değildir.
Ne var ki, sezgi ve zann sahibi bir varlık olarak tasarlanan, akıl ve duyu ile donatılan insan, sürekli olarak eksiklik ve fazlalık arasında gidip gelmekte , her an için mutluluk ve bahtsızlık ile karşı karşıya kalmaktadır
Herkes karakterinin biçimlendirdiği, soyunun elverdiği, iç dünyasının arzuladığı şeyleri ve çamurunun yoğrulduğu kadarını benimseyebilir. Bundan sonrası ise, kişinin azmine, sebatına, isteğine ve yaşantısına göre cereyan eder.
İnsan ruhunu bir su gibi düşünüyordum.Bazıları suyun akışkan halini ,bazıları da durağan halini tercih ederler.Her ikisininde de yarar olduğunu inkar etmiyorum elbette.Bir göl elbette insanlara pek çok yarar sağlar.İçinde balıklar ,kıyısında manzaralar için pek çok insan göle koşar.Ama çırpınarak ,kıvranarak ,dökülerek , düşerek,başını taştan taşa vurarak akan bir ırmak da elbette insanlara yararlıdır.Tarlalar sular , ekinler büyütür köyleri şehirleri birbirine bağlar ... Benim ruhum bir ırmak gibiydi, akmak , çırpınmak , koşmak istiyordu.
Hafifçe gülümsemesine karşın , bu adamda alttan alta acılı, yaralı bir şey seziliyordu; üzerine bir kat sevecenlik, güler yüzlülük cilası vurulmuş hayal kırıklığı ve yenilmişlik