"O dallar, yapraklar, tomurcuklar, çiçekler, renkler, her şey ama her şey, tüm farklılıklarına rağmen, müthiş bir uyum içinde, birbirini tamamlayan güzellikleri, kokuyu, alımlılığı daha da çekici yapan bir ahenk içindeydi..."
Değildim ben sana mâil, sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil, seni görgeç utanmaz mı?
Ben sana gönül vermemiştim, aklımı sen çeldin.
Beni ayıplayan şaşkın, seni görünce utanmaz mı?
'Duydum ki kapıma gelmiş, tokmak olmadığı için kapıya vurmadan geri dönmüşsün. Bilmez misin, kalp kapısının tokmağa ihtiyacı yoktur; o ancak içeriden açılır..."
Tennure ve Ateş, Sinan Yağmur
"Yazmak bir anlamda görmektir. Güvensizliklerinizi daha net görebilmenin bir yoludur. Kuşkularınızla hayallerinizin üzerine ışık tutarak gerçekte neye işaret ettiklerini görebilmenin bir yolu. Yazmak, buz tutmuş kaygı birikintisini gerçeğin parlak ışığıyla eritebilir..."
(Rahatlama Kitabı, 40, Matt Haig)
"Durağanlığı seviyorum. Yavaşlığı. Hiçbir şeyin olmadığı zamanları. Göğün maviliğini. Temiz havayı içime çekmeyi. Trafik gürültüsünün içindeki kuş şakımalarını. Yalnız ayak seslerini. İlkbaharda bir isyanla patlayan çiçekleri. Sessiz geçen zamanların ölü zamanlar olduğunu düşünürdüm. Şimdi capcanlı geliyorlar. Yere uzanıp dünyanın kalp atışlarını dinlemek gibi..."
(Rahatlama Kitabı, 47, Matt Haig)
"Tarafsızlık, kayıtsız ve duygusuz olmak değildir. Kişinin içindeki duyguları öldürmesi gerekmez. İçimizdeki kini öldürmemiz yeterlidir..."
(Elflerin Kanı, Andrzej Sapkowski)