Kızım benim canımdan var oldu. Hayatıma doğan, belli yaşa kadar koşulsuz sevgim ve ilgimle büyüyen bir varlık. Şimdiyse benimle hiçbir bağı yokmuş gibi davranıyor. Kimsesiz doğmuş da kendi başına büyüyüp yetişkinliğe erişmiş sanki..
Kitap kesinlikle harika. Deyimlerimizin nereden geldiğini öğrendikçe şaştım kaldım. Kültürlenme, bilgilenme açısından çok güzel bir kitap. Hem de eğlenceli, daha ne. Kitabın dili de oldukça sade ve akıcıydı. Toplam 99 Deyimimiz kısa kısa açıklanmış. Bence herkesin okuması gereken, okurken asla sıkılmayacağınız bir kitap, ertelemeyin derim. Keyifli okumalar.
''Sen benim çalar saatimsin'' dedi çocuk.
Yaşlı adam, ''Yaşlılık benim çalar saatim'' dedi. ''İhtiyarlar neden o kadar erken uyanır ki? Bir uzun gün daha yaşamak için mi?''
Çocuk, ''Bilmem'' dedi. ''Tek bildiğim çocuklar uzun ve ağır uyur.''
Doğrusu bu kadar etkileneceğimi düşünmediğim bir kitaptı benim için. Çok, çok sevdim.. Kitabı okurken sıcacık hissettim. Sanki o ara sokaktaki, çok bilinmeyen, ismi ''Funiculi Funicula'' olan, bodrum kattaki ufacık kafede ben de vardım.. Tazecik mis gibi kokan kahvemin doldurulmasıyla, o baş döndüren buhara karışmayı ben de diledim… Kitaptaki detaylı betimlemeler çok hoşuma gitti ve kitaba daha çabuk bağlanmamı sağladı.
Kitabın içerisinde dört bölüm var; ''Âşıklar'', ''Karıkoca'', ''Kız Kardeşler'' ve ''Anne ve Çoçuğu'' şeklinde. Ben en çok son iki bölümden etkilendim. Gözyaşlarımı tutamadım bu bölümleri okurken.. Hikayelerin hepsi aynı mekanda geçiyor. Karakterler de aynı diyebiliriz. Bu kafede çok özel bir sandalye var. Bu sandalye sayesinde 'geçmiş'e ve 'gelecek'e gidilebiliyor. Fakat fincandaki kahve, tamamen soğumadan önce geri gelmek şartıyla.. Ayrıca 'geçmiş'e ve 'gelecek'e gitmiş olmak, şimdiki zamanı asla değiştirmiyor. ''O zaman gitmenin ne anlamı var ki?'' diyebiliriz. Evet, değiştirmiyor. Ama.. belki de hayatı yaşayış biçimini değiştiriyordur..