Nazlı

Nazlı
@Nazse
|dayanılmaz olan yaşam değildi, insanlardı.
“… ama madem çoğunlukla berbat,” dedi yavaşça, sözcüklere hedefe ulaşmaları için zaman tanıyarak, “ o zaman neden bu işi yapıyorsun? bunun nedeni nedir? kızlar? deri? maçoluk? yoksa bütün bunların anlamsız sıkıcılığıyla boğuşmak sana ilginç bir meydan okuma fırsatı mı sunuyor?”
Reklam
yani acımasız, duygusuz ve kalpsiz dış görünüşümün altında yalnızca sevilmek istediğim için mi şiir yazdığımı söylüyorsunuz?
hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok.
Sayfa 184Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fakat, sonradan garson olmuş bir filozof ya da filozof olmuş bir garsona göre, insanlar karışık salataya benzer. Turgut da, insan ruhundaki bu karışıklık yüzünden yeni şartlara tamamen ayak uyduramadı.
yaptığım herhangi bir şeyde yüzde doksan sekiz mükemmelsem, tamamladığımda hatırlayacağım şey berbat ettiğim o yüzde iki olacaktır.
Reklam
Ben söylemiş olsaydım, bir kulağından girer, öbüründen çıkardı. Demek ki insanoğlu söylenen söze değil, sesin büyük yerden çıkmasına önem veriyor.
Böylece, 88 yaşımda ve Marilyn’i kaybetmiş olarak, hayatımda ilk kez yalnız kaldım. …Ama burada kastettiğim yalnızlık değil. Bütün mesele onu yaşayacak tek kişi ben olsam ve Marilyn’le paylaşamasan bile, bir şeyin değerli, ilgi çekici ve önemli olabileceğini öğrenmekte.
Sayfa 178Kitabı okudu
Eski akıl hocam bana, “Irv sen olarak sadece bir hayatın var ‘Bilinç’ denen bu müthiş fenomenin her zerresinin tadını çıkar ve kendini bir zamanlar sahip oldukların için duyduğun pişmanlıkta boğma!” demişti.
İnsanın Dickens’ı yüksek sesle okumaktan keyif duyan bir eşinin olması ne büyük bir lütuftu. Benim için sihirli bir andı bu; ergenliğimizden beri bana yaşattığı sayısız benzer ana bir yenisi daha eklenmişti.
Savaşları andığımız zaman, belki soyunup kendimizi maviye boyamalı, emekleyerek dolaşıp domuzlar gibi homurdanmalıyız. Bu, herhalde soylu konuşmalar yapıp bayraklarımızla iyi yağlanmış silahlarımızı ortaya çıkarmaktan daha uygun bir davranış olur.
Sayfa 266Kitabı okudu
Reklam
Kavrulmuş kedi tüyleri kadar iğrenç geliyordu ruhum bana.
Sayfa 43
Yaşıyorum, dedi delikanlıya, aysız ve kamp ateşsiz bir gece, hurma yerken. Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğüm zaman yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam ölüm şu gün ya da bugün gelmiş vız gelir tırıs gider. Çünkü ben ne geçmişte ne gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen, mutlu bir insan olursun.
-peki dünyanın en büyük yalanı ne? diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. -ne mi? hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. dünyanın en büyük yalanı budur.
Üzüntünün içerisinde ne tuz, ne şeker ne ayakkabı ne de yastık vardır. Her ne kadar üzüntüyü ortadan kaldırma yöntemleri farklı olsa da bu dört insanın üzüntüsü aynıdır. Dilenme çanağını kaybetmiş bir dilenci eğer dilenme çanağını yeniden bulursa mutlu olacaktır ancak krallığını kaybetmiş bir kral dilenme çanağı eline geçince mutlu olmayacaktır.
Fransızlar, kendini ölüme hazırlayan bir insan için ‘bavulunu topluyor’ sözünü kullanırlar. Çocukların, kendi ölümleri için bu şekilde hazırlanmadıklarına inanılır. Fakat olağan dışı bir çocuk olan Margaret, ölümünün gerçekliği ile yüzleştiğinde, annesine dönerek şunları söylemiş: “Ben ölürsem, eşyalarımı ne yapacaksın? Tavşanım, bebeklerim, kitaplarım, kıyafetlerim…”
Sayfa 416Kitabı okudu
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.