Büşra Alkışlar

304 syf.
·
Puan vermedi
·
29 günde okudu
Dramsız Disiplin
Dramsız DisiplinDaniel J. Siegel
8.7/10 · 829 okunma
Reklam
Büşra Alkışlar
2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
2/35 kitap - %6 tamamlandı
2 kitap okudu
35 kitap
608 sayfa
0 inceleme
0 alıntı
8 günde 1 kitap okumalı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Büşra Alkışlar
Bir kitabı okumaya başladı
Beş Sevgi Dili
Beş Sevgi DiliGary Chapman
8.8/10 · 7,8bin okunma
Türk demokrasisi neden Batı Avrupa demokrasilerinden farklıdır?
Bu noktada şu soru akla gelebilir. O halde Türk demokrasisi neden Batı Avrupa demokrasilerinden farklıdır? Bu sorunun yanıtı basittir. Çünkü Batı Avrupa demokrasilerine düşen görev ile Türk demokrasisinin üstlendiği görev farklıdır. Avrupa demokrasilerin işlevi, kurulu bir düzen içindeki farklı menfaat gruplarını dengede tutmaktır; Türkiye'deki rejim ise, önce devleti ve toplumu yapılandırmakla, sonra da bu çerçevede ortaya çıkacak menfaatleri dikkate almakla yükümlüdür.
Sayfa 212 - Tarihçi KitabeviKitabı okudu
Reklam
Türk devrimi, alışılmışın dışında, çok farklı bir devrimdir; ne Fransızların Bastille baskınına, ne Rusların iç çalışmalarına benzeyen olaylar, ne de faşist ve nasyonal-sosyalist rejimlerin iktidarı ele geçirmelerinden önce yıllarca sürdürdükleri yasaya aykırı eylemler vardır Türk devriminde. Otoriter, disiplinli ve neredeyse yasal bir yapıya sahip olan Türk devrimindeki tek yasadışı hareket, 1920 seçimleridir, ki buna da yasal bir karakterler verilmesi ihmal edilmemiş, düşman istilası nedeniyle çalışamaz durumda olan mevcut yönetimin yetkilerini zorunlu ve geçici olarak Büyük Millet Meclisi'nin devraldığı 29 Nisan 1920 tarihinde ilan edilmiş ve bu olağanüstü hal yasasına dayanan yeni Türk devletinin hukuku, yasal yollardan hiç sapmadan geliştirilmiştir.
Sayfa 154 - Tarihçi KitabeviKitabı okudu
...Sonuçta bu haklar adına, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan insanlar iki sınıfa ayrılmış oldular. Birinde her hakka sahip olanlar, yani yabancılar; diğerinde ise ancak yabancıların izin verdiği haklara sahip olanlar, yani yerliler vardı.
Sayfa 88 - Tarihçi KitabeviKitabı okudu
Gelenek Nedir?
Gelenek nedir ? Gelenek, geleceği inşa etmek için geçmişi yorumlamak, geçmişte yaşananları değerlendirerek geleceğin kuruluşunda faydalı olacak unsurları geçmişin karanlığına itilecek olanlardan ayırmak, yani seçmek ve ayıklamaktır.
Sayfa 49 - Tarihçi KitabeviKitabı okudu
Ekonomik açıdan ülkenin en hareketli bölgesinde, Rumların yaşadığı sahil kentlerinde denizaşırı en uzak ülkelerle bile ilişki kuruluyordu ama, yüksek dağların arkasındaki, birkaç kilometre uzaklıktaki şehirlere pek aldırış edilmiyor, İç Anadolu giderek ıssızlaşan bir sürgün diyarına dönüyordu. Ve sonunda İç Anadolu'nun en önemli merkezlerinden biri olan Ankara'dan, şu atasözü ulaştı İstanbul'a: Keçi bile, ancak bağlanırsa kalır Ankara'da.' Osmanlı padişahları, şöhretlerinin ve kudretlerinin doğduğu toprakları, sahibi oldukları imparatorlugu altı yüzyıl boyunca en temiz kanıyla besleyen Anadolu'yu, sonunda bu duruma getirdiler.
Sayfa 47 - Tarihçi KitabeviKitabı okudu
224 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
1930'larda Ankara
1930'larda Ankara
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümü (Geçmişe Dair) Anadolu tarihinden, Osmanlı İmparatorluğunun sona erişine kadar çok kısa bir özet (yaklaşık 80 syf). İkinci kısmında ise (Geleceğe Dair) birinci dünya savaşından sonra Türk devrimi, Türkiye'nin kuruluşu ve geleceği hakkında incelemeler, tahminler, çıkarımlar yer alıyor. Bu kitap ikinci bölümün hatrına okunur. Çünkü Birinci bölümde verdiği konular 80 sayfada ne kadar işlenebilirse o kadar işlenmiş. Dolayısıyla bitse de gitsek dedirtiyor. Bazı inkılapların, davranışların vs gerekçeleri sunulmuş. Bilmediğimiz şeyler değil tabi ama dönemin (1930'lar) Avusturya Büyükelçisinin ağzından okumak ayrı bir tat bırakıyor insanda. Bazı tarihi eksiklikler veya yanlışlıklar var. Başlangıçta taraf tuttuğunu düşünmüştüm. Fakat sonra farkettim ki o dönemde ne Orta Asya tarihi ne de Türk tarihi hakkında günümüzdeki bilgilere sahiptik. Kaldı ki kitapta da belirtildiği üzere Türkler Cumhuriyete kadar kendi tarihlerini hiç bilmediler. Onların tarihlerini başka milletler yazdı. Başkası senin tarihini ne kadar tarafsız yazabilirse.. Son olarak, bu kitabı Ankara ile ilgili gezelim görelim tadında kitap olduğunu düşünüp almıştım. Ama tabi ki alakası yokmuş. Sadece bir buçuk sayfa yer vermiş. Kitabı okuduktan sonra bu da mantıklı geldi. Kendi haline bırakılmış, bakımsız, bataklığa dönmüş toprakların ancak o kadar kültürel tarihi olur, dedim içimden.
1930'larda Ankara
1930'larda AnkaraNorbert von Bischoff · Tarihçi Kitabevi · 20152 okunma
Reklam
Akıllı Yaşama Sanatı
Akıllı Yaşama SanatıBaltasar Gracian
8.2/10 · 1.021 okunma
Hadisler Hk.
Sahte hadislerin çoğu belli bir dini ya da siyasi konumu güçlendirmek adına uyduruluyor ve yaygınlaştırılıyorlardı. Özellikle halifeliği iktidarlarına karşı kullanılabilecek olanlarla aklın sınırlarını daraltanlar popülerdi. Dokuzuncu asır itibariyle hadis uydurmak adeta bir endüstri haline gelmişti. Hem dini hem de din dışı konularda uydurma hadislerle savaşlar yapılıyordu. Muhammed 632'de vefat etmişti. Bu tarihten neredeyse yüz elli sene sonra kadar hadislerin toplanma süreci hız kazanmıştı. Alman araştırmacı Joseph Schact hepsi olmasa bile hadislerin çoğunun izinin en fazla sekizinci asra kadar sürülebildiğini iddia etmektedir. Mesele bu olsun ya da olmasın, asıl derleyicilerin hiçbirisi sözlü geleneğin özgünlüğünden şüphe duymamışlardı. Hadis derleyiciliği yapanların çoğunun Orta Asyalı olduğunu ve ilk derlemelerin Merv'de yapıldığını daha önce belirtmiştik.
Sayfa 322 - KronikKitabı okudu
754'de Abbasilerin halife ilan ettiği Mansur bütün rakip güçleri ve aykırı inançları yok etmeyi kafasına koymuştu. Ebu Müslim'i Orta Asya'daki güç merkezinden koparmak maksadıyla Suriye valisi olarak tayin etmişti. Başına örülen çorabın farkına varan Ebu Müslim aykırı görüşlerinden vazgeçtiğini bildiren kendini küçültücü bir mektup yazmıştı.Bu acınası adımı yeterli bulmayan ve bir darbe yapılmasından korkan Mansur Orta Asya'daki rakibini haince bir yola başvurarak öldürtmüş ve cesedini de Dicleye attırmıştı. Ardından Ali'nin oğlu ve Muhammed'in torunu olan Hüseyin'in soyundan gelenlerden öldürebildiği kadarını öldürmüştü. Bu peygamber torunlarının naaşlarını kuruttuktan sonra her birinin kulağına etiketler mühürleterek sarayın gizli bir odasına yerleştirmiştir. Hugh Kennedy, When Baghdad Ruled the Muslim World (Londra,2004), s.16
Sayfa 182 - KronikKitabı okudu
307 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.