Dayanılmaz acılardan sonra kendimize geldiğimizde, aylar yıllar geçtiğini sanırdık. "Kısa bir an mıydı bu, kısacık bir an mı?" Buna şaşırır, anın en uzun zaman olmasından dehşete düşerdik. Zaman uzamak yerine derinleşirdi acıda.
Kusurlarınızı kabul ettiğiniz görülmemiştir, özür dilemeyi bilmezsiniz. Kendi yakınlarınıza tecavüz eder, sonra namus için adam öldürürsünüz. Tanrının adı daima dilinizdedir. Çok iyi ağlarsınız.
Başkalarına borçlu olduklarımı özenle tartarken , kendime olan borcumu yeterince inceledim mi ? Başkalarına karşı adil olmak gerekiyorsa , insanın kendi kendisine karşı da doğru olması gerekir . Bu dürüst bir insanın kendi öz saygısı için ödemesi gereken bir bedeldir .
Böyle süslü laflara değil , bir amaca ihtiyacım var . Bütün hatalarımı ve pişmanlıklarımı silecek , başıma gelen her şeyi , sanki ona varmak için yaşamışım gibi haklı gösterecek bir amaca ihtiyacım var .
Kendime vereceğim bir iyi , bir de kötü haberim var .Kötü haber : Hayatımda hiçbir şey hayal ettiğim kadar iyi olmayacak . İki artı bir evde , yalnız başıma uzun yıllar daha yaşayacağım. İyi haber : Hayatımda hiçbir şey hayal ettiğim kadar kötü de olmayacak . Tek tesellim bu . Ne harikayım, ne berbat . Kibrit kutularının sırtındaki kelimeyim ben :Vasat .
Bir gün gelecek , bunlar karınca olduklarını anımsayacaklar . İşte o zaman da bizden kurtulmanın bir yolunu arayacaklar , bulacaklar da …onlar o kadar kalabalık , o kadar güçlüdürler ki … Onun için gerçekçi olalım , onlar mutlaka bir gün karınca olduklarını anımsayacaklar .
Hiçbir karıncaya göz açtırmayacak , bir tek sözcük düşündürmeyecek onlara oyuncaklar bulmalıyız. Karıncalar eğer düşünecek olurlarsa erinde gecinde bu özgürlük düzeninden kurtulmanın bir yolunu bulurlar. Düşünce için bu dünyada her şey sonsuzdur.karınca da olsa düşünce bir gün bir yolunu bulup fili yener .
İnsan yalnızdı ,çaresizdi . Bitkiler gibi kök verip yüzyıllarca dünyaya tutunamıyor ya da hayvanlar kadar mükemmel koku alamıyor , hızlı koşamıyor , uzakları göremiyor , kanatlanıp uçamıyordu . O yüzden insan insana mecburdu , muhtaçtı işte .
‘’Çador ,annelerimizin ,ninelerimizin geleneksel ve masum başörtüsü değildir yalnızca. Kafalarımızdaki köprüdür. Örtünmek bir ahlak haline getirildiğinde, arkası mutlaka gelir; karara karara gelir.
Gerçekte biz insanlar , ölü doğmuş kişileriz. Ve çoktandır canlı olmayan babalardan çoğalıyoruz . Ve bu durum bizlere giderek zevk vermeye başlıyor . Bir fırsatını bulsak , neredeyse beynimizdeki fikirlerden ve düşüncelerden doğmayı gerçekleştireceğiz.
Ne ben herhangi bir kişiye benziyordum , ne de herhangi bir kişi bana . ‘’Ben tek başıma idim, onlar ise hep birlikte idiler…’’ diye derin derin hayallere dalmaktan kendimi alamıyordum .