aharda çimenler açıklı koyulu renkleriyle toprağı kaplar; bahar
yağmuru, çimenlikler üzerinde tatlı dalgalar, menevişler meydana getirir;
kırların ötesinde berisinde renk renk, yığın yığın çiçekler açılmaya
başlar. Hafif ve tatlı bir esinti, suyun üzerinde, temiz bir alındaki
çizgilere benziyen kırışıklar peyda eder. Ufak dalgacıklarla su
kabarcıkları, rüzgârın önüne düşerek bir yere toplanmış yasemin
döküntülerini hatırlatır. İşte o zaman, kırları zevk ve safadan
kımıldamaya takati kalmamış bir deniz, denizleri şevkinden titri-yen bir
kır sanırsın...
En güzel yazarlık mesleği tarifini Çetin Altan'dan duymuştum:"Birini,boş kağıtlar ve sivriltilmiş kalemlerle bir odaya koyun,eğer oradan karnını doyuracak malzeme çıkarsa,işte yazar odur."
Bir de o kadar uğraşmışım storyteller olmak
için. Tencere kapağız, yemeğin kokusu şimdiden nefis.
Üstüne bir de şampiyon olduk mu! Kıllanıyorum ar-
tık, her şey bu kadar kıyak gidemez diye...
“Efendi, biliyo musunuz, ben bunun daha bilmen ne-
lerini bilürün. Durun sizi deyivereyin. Bekçi olduğum-
dan için geceleri mahallede dolanırken buna çat pat
çak sokak ortasında irast geliyorun. Bir kere kendici-
ğine “nerene geliyosun?” diye soracak oldum. Bana
ne garşuluk virse iyu. “Taratordan geliyon” demesin
mi? Bu beni maskaralığa alma değil de ne demektir?
Bakın şu ahmağa!
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Ahmet Arif
Birbirini hiç tanımamış, birlikte hiç kavga etmemiş, birbirini
hiç tartmamış iki şempanze birbirine ne zaman güveneceğini, yardım et-
meye değer olup olmadığım ve kimin daha üst sırada olduğunu bilemez.
Sapiens ise sonsuz sayıda yabancıyla çok esnek bir şekilde işbirliği
yapabilir. İşte bu yüzden Sapiens dünyayı yönetirken, kanncalar bizim
artıklarımızla beslenir ve şempanzeler de araştırma laboratuvarlannda
ve hayvanat bahçelerinde kafes altındadır.
Sınırlı sayıda sesi ve işareti kombine ederek her biri farklı bir an-
lama sahip sonsuz sayıda cümle üretebiliriz. Bu sayede de etrafımızdaki dünya hakkında devasa miktarda bilgiyi algıyabilir, depolayabilir ve
iletebiliriz.
Hırsla çakarım kibriti,
Ilk nefeste yargılanır cigaram,
Bir duman alırım,dolu,
Bir duman kendimi öldüresiye.
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mapushaneye.
Ve dışarıda deli bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...
İçeride on ikisi de öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. Artık
domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir
domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden
ayırt edemiyorlardı.