Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nurseli Kızılcıkoğlu

“Karşıya nasıl geçeceğiz? Hiçbir şey görmüyorum.” “Çünkü buna layık değilsin.” “Aynı zamanda miyobum. Orada hiçbir şey yok.”
Reklam
Inej ona bir keresinde nasıl düşeceğini öğretmişti. “İşin sırrı, yere serilmemekte,” demişti Kaz gülerek. “Hayır, Kaz,” demişti Inej, “işin sırrı, tekrar doğrulmakta.”
“Gülüşümden hep nefret ederdin.” “Gülüşünü severdim, Nina. Ve vahşi savaşçı yüreğini. Seni de sevebilirdim.” Sevebilirdi. Bir zamanlar. Ona ihanet etmeden önce. O kelimeler Nina’nın yüreğini dağladı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Siz ikiniz cidden hiç anlaşamıyorsunuz, değil mi?” diye sordu Jesper. “İnsanlar genelde bir işin ilk haftası sona erene kadar birbirlerinden nefret etmeye başlamazlar. Fakat siz var ya, tam numuneliksiniz.”
“Her insan bir kasadır; sırlar ve özlemlerin içinde saklandığı. Kimileri kaba kuvvet kullanırlar. Ben ise daha kibar bir yaklaşımı tercih ederim; doğru zamanda, doğru yere doğru baskıyı uygulayacaksın. Hassas bir iş.”
Reklam
“Ben bir iş adamıyım,” demişti Inej’e. “Ne eksik ne fazla.” “Sen bir hırsızsın, Kaz.” “Ben de öyle demedim mi zaten?”
Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir.
Sık görüştüğümüz, beraber çalıştığımız, bazen -eğer varsa- ailemizden daha fazla zaman geçirdiğimiz insanları aslında sandığımızdan az tanıdığımızın farkına vardığımızda, derin bir boşluğa düşmüş gibi oluruz. Bu boşluk, biraz da kendi bencilliğimiz ve egomuzla yüzleşmenin uçurumudur.
Korkaklıklarımıza farklı bahaneler bularak başkalarını suçlamak bizi bir süre rahatlatır. Ancak çoğu zaman artık geç de olsa, ölmeden önce mutlaka gerçeği fark ederiz.
Kalplerini gülümseme maskesi ardına saklayarak daha fazla kırılmaktan korumaya çalışanlar, bir gün artık sahiden gülümseyemediklerini fark ederler.
Reklam
Ne çok zaman geçmiş ne çok zaman yitirilmişti, ama tek bir düşünceyle ve tek bir saniyede en başa dönülebiliyordu.
Kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan. Ama zaten her şey yolunda giderken kim sevebilir? Bizi bir araya getiren sebepler ayıran sebeplerle aynı. Ama şimdi bunlar biraz hüzünlü konular, özet geçelim.
Sevdiğiniz biri öldükten sonra yaşama tekrar devam etmek bisiklet kullanmayı öğrenmeye benziyor. Ama yokuş aşağı giden bir bisiklet oluyor bu.
Bir hayal bir kere düşünülmeye görsün, öbür gerçeklerin arasındaki yerini alır ve bir daha asla yıkılmaz ama kolaylıkla saldırıya uğrayabilir.
Nerede başlar, nerede biter aşklar? Herkes biliyor, kimse söylemiyor!
Reklam
Söylediklerimiz, düşündüklerimizin zıttı olduğunda, konuşan yalnızca yüreğimiz değil midir?
Peki ama, hiç mi aynı şarkıları paylaşmamışlardı? Hiç mi aynı espriye gülüp, aynı planları, dilekleri ve heyecanları yakaladıkları, hiç değilse böyle sandıkları zamanlar olmamıştı? Anlaştıkları, birbirlerinin gözlerine bakarak eridikleri, bedenlerinin birbirlerine doğru kaydığı, dokunuşlarıyla ıslandıkları günler ya da anlar olmadı mı?