Suad, her gün, akşama kadar bin sabırsızlık işkenceleriyle bekliyor, bütün gün umduğu hâlde son saatte ümidini kesip onun gelmeyeceğini, gelse bile boş geleceğini düşünüyor, ümitsizliğe düşüyordu.
Süreyya, daldığı sessizlikten uyanarak: “Ben olsam Büyükada’ya gitmem... Daha ıssız bir yere... Öyle bir yer olsun ki, ben kalabalık içinde olayım da yine orada yaşamayayım... Ben gitsem, mesela Heybeli’ye, yahut Burgaz’a...”
“Ada’ya... Şimdi ada, gittikçe güzelleşir, İstanbul’un en güzel yeri, bu ayda adalardır. Dayıma gider kalırım... Hele pazar günleri o kadar kalabalık oluyor ki...”
"Dün olanları çok fazla düşünme. Yarın olacaklardan endişe duyma. Geleceğe ya da geçmişe bel bağlama Yaşadığın ânı değerlendir, zamanı boşa harcama."
-Ömer Hayyam