dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için içeriden bir şeyler yitirmek, tabi şan şöhret, mevkii, şatafat, ün, san kazanmak için huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek büyük bir budalalıktır.
buna göre bütün olarak, herkesin zihinsel yoksulluğu ve genel olarak bayağılığı ölçüsünde arkadaş canlısı olduğu anlaşılacaktır. ne de olsa, insanın bu dünyada yalnızlık ya da bayağılıktan birisini seçmekten başka şansı yoktur.
toplumun niceliğinin yerini nitelik alırsa, o zaman büyük dünyanın içinde yaşamak için çaba göstermeye bile değer: ama ne yazık ki yüz delinin arasından henüz bir akıllı bile çıkmıyor.
çünkü bir kimse kendinde ne çok şeye sahipse, dışarıdan o denli az şeye gereksinir ve ötekiler de o denli az onun olabilirler. bu yüzden, zihnin olağanüstülüğü, toplumdan uzak durmasına yol açar.
yaşamımızın mutluluğu açısından en birincisi ve önemlisi ne olduğumuzdur, kişiliğimizdir- daha, kalıcı, her koşulda etkili olduğu için bile bu böyledir; ama ayrıca, öteki iki maddedeki mülkler gibi yazgıya bağlı değildir ve bizden koparılamaz.
iç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur; öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz.