"Bir şey istediğin zaman bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar," diyordu. Sanırım Paulo Coelho Talibanla ya da bizim işe yaramaz politikacılarımızla karşılaşmamıştı hiç.
Halalarımın tek mahrumiyeti okul değilmiş. Sabahları babama kaymak ya da süt verilirken kız kardeşleri sütsüz çay içerlermiş. Yumurta varsa sadece olanlar arasında paylaştırılırmış. Akşam yemeği için tavuk kesildiğinde kızlar kanatlar ve boyunla yetinirken babam ağabeyi ve büyükbabam enfes göğüs etinin tadını çıkarırlarmış. "Daha küçücük yaşında kız kardeşlerimle aramdaki farkı hissedebiliyordum" diyor babam.
Oğlanlar ve yetişkin erkek kentte, kasabada özgürce dolaşırken, annem ve ben yanımızda bize eşlik edecek bir erkek akrabamız olmadan dışarı çıkamıyorduk. Bu erkek akraba, 5 yaşında bir oğlan bile olabilirdi ama! Gelenek böyleydi.
Erkek evladın doğumunu silahlar atılarak kutlandığı, kız çocuklarının ise örtülerin ardına saklandığı, hayattaki rollerinin sadece yemek pişirmek ve çocuk doğurmak olduğu topraklarda doğmuş bir kız...